Tarafgirlik, fanatizm ve ciddiyetsizlik en muteber olması gereken kurumları fena halde yıpratıyor... Hemen her şeyin çivisi çıkmış durumda. İşlerine geldiği zaman, Anayasa Mahkemesine (AYM) neredeyse kutsallık atfedenler, hesaplarına ters düşen bir karar çıkınca, bu defa Yüksek Mahkemeyi ve onu temsil eden Başkanını tefe koyuyorlar. Üstelik bunu hukuk adına filan yapıyorlar ki, son derece gülünç oluyorlar! Son günlerin tartışması malum. Nüfusu 2000'in altına düşmüş olan belde belediyelerinin kaldırılması ile ilgili olarak, Meclis'te kabul edilip yürürlüğe girmiş olan; 6.3.2008 Tarihli 5747 Sayılı kanunun bazı maddelerinin iptali için, CHP AYM'ye başvurmuştu. Mahkeme de bu başvuruyu 6/5 (yani oy çokluğu ile) reddetmişti... (2008/ 153 K. Sayılı karar.) Başkanvekili Osman Paksüt ile üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Mehmet Erten, Şevket Apalak ve Zehra Ayla Perktaş, bu karara katılmayıp muhalefet şerhi koymuşlar. Buraya kadar her şey normal. Yani Mahkemenin her zamanki işleyişi ve karar prosedüründe bir eksiklik yok. Ancak Danıştay, İçişleri Bakanlığının konu ile ilgili genelgesi hakkında, AYM'nin kararını hükümsüz bırakan bir karar verdi ve YSK da buna uydu... Yeni duruma göre, iptal edilmiş olan 740 belde belediyesi, 6 Aralık'tan itibaren 60 gün içinde, (Oysa AYM'ye göre 60 günlük süre 22 Mart 2008'de başlıyordu) dava açtığı takdirde, seçimlere girme imkânına kavuşuyor... AYM Başkanı Haşim Kılıç, söz konusu iptal kararında kabul oyu vermiş olan beş üye ile de görüşerek, mezkur karara sahip çıkma noktasında bir açıklama yaptı. Burada da anormal bir şey yok. Çünkü Mahkeme kararına sahip çıkmak zorundadır. Esas anormallikler bundan sonra başladı... Karara muhalif olan Başkanvekili Osman Paksüt ve dört üye ile, bu kararın oturumuna katılmayan üye Necmi Özler (Onun yerine yedek üye Mustafa Yıldırım katıldı) ve yedek üyeler Cafer Şat ve Fettah Oto, tuhaf bir beyanda bulundular ve Başkan Kılıç'ın yaptığı açıklamanın, Mahkeme'nin görüşü olmadığını iddia ettiler iyi mi! Şimdi soru bir: Anayasa Mahkemesinde, bir kararın oturumuna katılmayan üye; ne zamandan beri, karara katılıp rey bildirmiş gibi böyle açıklamalar yapıyor? Soru iki: Yine karar oturumuna katılmayan yedek üyelerin reyi, ne zamandan beri hüküm ifade ediyor? Daha doğrusu bunların kararla ilgili görüş bildirmesi söz konusu olabilir mi? Soru üç: Epey zamandan beri ismi etrafında çok değişik spekülasyonların döndüğü Osman Paksüt'ün bu kaçıncı vak'ası? Acaba Paksüt'ün Mahkeme Üyeliği ve Başkanvekilliğinden başka, bilmediğimiz bir misyonu mu var? Soru dört: Başkan Haşim Kılıç'ın, hukuki mevzuata ve elbette teamüllere uygun olarak; Mahkemece verilmiş olan, "Kesin ve herkesi bağlayıcı nitelikte" (AY Madde 153) bir kararı savunmasında yanlış olan husus nedir? Kararı inkâr mı etmeliydi? Soru beş: Paksüt'ün soru işareti yüklü eylemlerine ve yedek üyelerin, hiçbir hukuki mesnedi olmayan 'korsan bildirisine' ses çıkarmayıp, Haşim Kılıç'a yüklenenler; yüksek yargı organlarının yıpranmasına, bizzat çanak tutmuş olmuyorlar mı? Son söz: Beyler!... Biraz ciddiyet lütfen. "Hukuk" çok ciddi bir konudur.