Sinan Oğan’la Kılıçdaroğlu görüşmesinin konusu seçim güvenliği imiş!.. Hayrola seçim güvenliğine dair sıkıntı mı var? Her seçimde çöplüklerden bir miktar pusula çıkar! Ama kimse itibar etmez, çünkü düzmecedir.
Seçim güvenliği ile ilgili tartışmalara çok erken başladılar… Tartışmanın altyapısını da kamuoyu araştırması diyerek vatandaşlara yutturmaya çalıştıkları düzmece anketlerle yapıyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı'na bol keseden yüksek puan vererek, seçimleri şimdiden kazanmış gibi bir hava yayıyorlar. O kadar endazesiz atıyorlar ki, zavallı civcivler yiyemiyor! Meğer Kılıçdaroğlu, peşinen Erdoğan’a 10-15 puan fark atmış da haberimiz yokmuş! Bir de ‘bilimsel’ kisvesine büründürüyorlar ya, işte orada bütün devreler yanıyor. İtibar sahibi hiçbir araştırma kuruluşunun böyle ucube neticeler veren anketi yok. Ama dedik ya, birileri seçim günü akşamı veya ertesi sabah yapmaya hazırlandığı mugalatanın yolunu yapmaya çalışıyor. Seçimler bu memlekette Yüksek Seçim Kurulu’nun denetiminde yapılıyor. Uygulamalar da her adımda kamuoyuna bilgi verilerek yürütülüyor. Nitekim seçmen listelerinin güncellenmesi, askıya çıkarılması, itirazların görüşülmesi ve karara bağlanması hep YSK’nın patronajında il ve ilçe seçim kurullarınca, hâkimler tarafından yapılıyor. Ama birileri, ille de vatandaşı tereddüt ve şüpheye sevk etmek istiyor.
Düpedüz ajitasyon yapılıyor. Her seferinde yetkili makamlar tekzip ve düzeltmede bulunsa dahi, bu güruh yalan ve tezvirattan vazgeçmiyor… Bu defa deprem bölgelerindeki seçmen kütüklerini dillerine pelesenk etmiş bulunuyorlar. Hâlbuki, en önce afet bölgesinde ikamet eden ve mücbir sebeple başka yerlere geçici olarak giden seçmenin nasıl oy kullanacağı bütün teferruatıyla ilan edildi. Ama hayır, fesat çıkarmak için çalışan odaklar, eksik ve yanlış bilgileri kullanarak, zihin çelme işine devam ediyor. Sinan Oğan da aynı davulu çalıyor. Âlâyıvala ile Kemal Kılıçdaroğlu’na ziyarete gidip seçim güvenliğini konuşuyor… Bu arada medyada gündem olma imkânını yakalıyor. Maksat muhabbet olsun!.. 1946’daki meşum seçimlerden sonra, bu ülkede en fazla tartışılan seçimler 1977 genel seçimleridir. Mezarlıkların adres gösterilerek, bol miktarda üretilen seçmen adına mükerrer oyların tavan yaptığı seçimler. Ve bu seçimlerde de CHP birinci parti çıkmıştı. Tabiatıyla o zamanlar, bugünkü gibi elektronik iletişim ortamı yoktu. Vatandaşlık numarası bile yoktu! O yüzden bir ara Hindistan’ın vazgeçilmezi olan parmak boyası getirilerek, mükerrer oyların önüne geçilmeye çalışıldı. Bugün için artık böyle ilave tedbirlere gerek kalmadı. Seçim güvenliği 1990’lı yıllarda, bölücü terör örgütünün Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinin kırsal kesimlerinde sandık kaçırma ve seçmeni tehdit etme eylemleri yüzünden söz konusu olmuştu. Devletin güvenlik güçleri terör örgütünün başını ezdiği için, bugün o tehlike de artık gündemde değil.
Her sandık başında dört partinin temsilcilerinden oluşan Sandık Kurulu var. Ayrıca partilerin gezici müşahitleri var. İlçe ve il seçim kurullarında daimî görevli parti temsilcileri var… Yani seçimlere hile hurda karıştırmak isteyenlerin işi o kadar kolay değil. Hâsılı sandığa gölge düşürecek bir ortam mevcut değil. Bunun aksini iddia edenler, suyu bulandırmaya çalışanlardır. Ama bilsinler ki, çabaları boşuna. Milletimiz 14 Mayıs günü sandık başına gidip, hür iradesiyle tercihini yapacaktır. Kimse bugünden çamura yatmaya kalkışmasın! Bugüne kadar oy oranı yüzde 25’in üstüne çıkamayan CHP’yi ve cumhurbaşkanı adaylığı anketlerinde, hep en gerilerde görünen Kılıçdaroğlu’nu birdenbire en tepeye çıkarmak kendi kendini kandırmaktır. Hatırlayınız 2018 seçimlerinde, Muharrem İnce; “ADAM KAZANDI…” diyerek, sahnelenmek istenen tiyatroya perdeyi kapatmıştı. O yüzden tekrar altını çizelim, seçim güvenliğine dair bir problem yok. Velakin Millet İttifakı'nın milletvekili aday sıkıntıları var.
Günlerdir CHP teşkilatının, DEVA Partisi adayı Sadullah Ergin’e karşı gösterdiği reaksiyon gündemin üst sıralarında… Nihayet Kemal Kılıçdaroğlu şu savunmayı yapmak zorunda kaldı: “Diğer yerlerde de benzer tartışmalar var… Sadullah Bey başka bir partinin adayı, diğer arkadaşlar da başka bir partinin adayı. Bizim partililer de var. Saadetli var, Devalı var, Gelecek Partili var, Demokrat Partili var, İyi Partili var… Dolayısıyla bunlar artık oyların heba olmaması ve bunların lehe çalışması için böyle bir akılcı politika izlendi. Biz onların içişlerine karışamayız. O zaman çok büyük sıkıntı çıkar. Onlar bizim içişlerimize karışamazlar, biz onların iç işlerine karışamayız. Onlar ayrı partiler, biz ayrı partiyiz. Onlar kendi adaylarını seçerler, biz kendi adaylarımızı seçeriz. Dolayısıyla birbirimizin alanına girip oraya yönelik üstü örtülü veya açık eleştiri yaparsak doğru olmaz. Biz olduğu gibi kabul ederiz.”
Bakalım bu savunma ve izahat yeterli olacak mı? Yoksa sandıkta bir ters tepme olacak mı? Zira o başka partilerin adayları, CHP listelerinden ve seçilebilecek sıralardan gösterilmiş durumda…