Birlik, beraberlik, kardeşlik nasıl sağlanacak?!.

A -
A +

Dün siyasi liderler, Türkiye'nin millî birliği konusunda çok önemli konuşmalar yaptı... Yer darlığı sebebiyle, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli'nin konuşmalarına yarın değinebileceğim. Bugün, Başbakan Erdoğan'ın bazı internet sitelerinde "Açılımın manifestosu", "Tarihî konuşma" biçiminde nitelendirilen konuşmasının bazı yakıcı bölümlerini ele almak istiyorum: "Yakıcı" ifadesini, başta Bülent Arınç olmak üzere, kimi milletvekillerinin gözyaşları içinde dinlemesi sebebiyle kullanıyorum... "Biz artık şu soruyu da soruyoruz. Hem de yüksek sesle, gür sesle. Eğer Türkiye enerjisini, bütçesini, kazanımlarını, bütün bunların ötesinde huzurunu, refahını, gencecik fidan gibi delikanlılarını teröre kurban etmeseydi; Türkiye son 25 yılını terör çatışmasıyla, olağanüstü hâl ile; faili meçhullerle, boşaltılan köylerle, üzerine ay yıldızlı bayrağımızın örtüldüğü tabut görüntüleriyle heba etmeseydi bugün nerede olurdu? Eğer sorun daha ortaya çıkarken fark edilip gerekli tedbirler alınabilseydi, eğer mesele büyümeden çözüme kavuşturulabilseydi; on binlerce insanımız hayatını kaybetmeden, on binlercesi yaralanmadan ve yüz binlercesi mağdur olmadan bu mesele suhuletle çözülmüş olsaydı, bugün Türkiye nerede olurdu? Bu soruları çoğaltarak sormanızı istiyorum. Milletçe sormanızı istiyorum. Aziz milletimizin bu soruları sormasını, bu meseleyi objektif şekilde enine boyuna sorgulamasını özellikle rica ediyorum. Ne oldu, nerede yanlış yapıldı? Nerede yanlış politikalar uygulandı? Nerede yanlış tavırlar sergilendi? Bizim binlerce yıllık dostluğumuzun, akrabalığımızın, kardeşliğimizin kopacağına, çökeceğine; çürüyüp bozulabileceğine, kim nasıl inanma cür'etini gösterdi de, aramıza nifak tohumlarını ekme gayretine girdi?" Erdoğan, son 25 yılda Türkiye'nin Doğusunda, Batısında, Kuzeyinde Güneyinde nice annelerin, çalan her telefonda yüreklerinin ağzına geldiğini ifade ederek: "Elleri telefona uzanırken, hasret gidermekle şahadet haberini almak arasındaki derin uçurumda kalmıştır... Hangi annenin yüreği dayanır buna? Hangi annenin kalbi bu acıyı taşır?.. 'Büyüttüm, besledim asker eyledim. Gitti de gelmedi yavrum ne çare...' diyerek ağıtlar yakan bir anneyi, hangi etkileyici söz teselli edecektir?" diye sordu. Bu köşede benzer ifadeler çok kullanıldı. Gerçekten bu hususları ciddi biçimde sorgulamalıyız ki, hiç olmazsa bundan sonra yanlış adım atmayalım. Erdoğan'ın herkesi duygulandıracak nitelikteki şu sözleri üzerinde de derin derin düşünelim ve kardeşliğin, beraberliğin nasıl korunacağını irdeleyelim: "Annenin ideolojisi yoktur, annenin siyaseti yoktur. Sağcılığı, solculuğu yoktur" diyen Başbakan, şöyle devam etti: "Oğlu her ne sebeple hayatını kaybetmiş olursa olsun, Yozgat'taki anne ile Hakkari'deki anne, oğullarının başında aynı duayı ediyorsa, evladı için Yasin ve Fatiha okuyorsa, cemaat aynı kıbleye dönüyorsa, burada çok ciddi bir yanlış olduğu ortadadır. Bu süreçten hiçbir tarafın kazançlı çıkmayacağı aşikârdır. Ama kaybedenin Türkiye olduğu, kaybedenin vatanımız olduğu, kaybedenin milletimiz olduğu, kaybedenin anneler olduğu, kaybedenin babalar olduğu aşikârdır. Şehit anneleri, buyurun Diyarbakır'da bir araya gelip kucaklaşabiliyor da ama, birilerine bakıyorsunuz ki, onlar bu buluşmadan rahatsız oluyorlar. Çok enteresan bu..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.