Bizde kriz çıkarma hastalığı mı var?!.

A -
A +

Bu memlekette en sıradan işler bile, nedense hep fevkalade şartlara zorlanır... Başka ülkelerde, gündeme dahi gelmeyecek konular, bizde her defasında irili ufaklı krizlere dönüşür!.. Mesela milletvekillerinin maaşları, yahut emeklilik statüleri... Bu meselenin bu kadar dal budak salmasına gerek var mıydı? Kamuoyunu böylesine angaje etmek, rasyonel bir durum mudur? Ama oluyor işte. Milletvekilleri konuşuyor, bakanlar konuşuyor, parti yöneticileri konuşuyor, yetmedi Meclis Başkanı konuşuyor... Lakin her biri, kendi meşrebine göre konuşuyor! Meselenin hakikaten ne olduğu, şayet varsa problemin nereden kaynaklandığı bir türlü anlaşılamıyor. Onun için de, konu bir türlü gündemden düşmüyor. Eh, medya da olayı köpürttükçe köpürtüyor. Alın size ufaktan bir buhran konusu... Yahu, alt tarafı sayın vekillerimizin maaşlarında, bir düzeltme söz konusu. Bu kadar gürültüye patırtıya ne hacet. Sayın vekillerimiz her şeyin en iyisine layıktır. (Dikkat burada istihza yoktur!) Ama her şeyi usulünce yapmak lazım değil mi? Vekil maaşlarının ayarlanması, şayet iktidar ile muhalefet arasında sonu gelmez atışmalara, partilerde disiplin konusu olmaya ve kamuoyunda da gerilmeye sebep oluyorsa, orada bir terslik var demektir. Sayın Cemil Çiçek, iddia edildiği üzere düzenlemenin öyle gizli saklı biçimde pişirilmediğini; her şeyin usulünce yapıldığını kayda geçirirken, önemli bir noktaya da parmak basıyor. Diyor ki: "Tribünlere oynayanlar var ama, sonunda hepsi de maaşlarını tıkır tıkır alıyorlar..." İşte bu kadar. Gerisi laf-u güzaf!.. Demek istiyoruz ki, ucuz kahramanlıklara gerek olmadığı gibi, yok yere kriz çıkarmanın da sırası değil. Zira dört bir yanımızda, bunca önemli hadise cereyan ediyor. Dikkat ve enerjimizi oralara teksif edelim. Netice-i kelam, zamlı maaşlar vekillerimize helal olsun ama, onlar da boş işlerle vakit öldürmesin! BİR DE MESUT YILMAZ KRİZİ... Son derece yavaş konuştuğu için, "Kelimelerinin arasına reklam alıyor..." diye sarakaya alınan, deneyimli politikacı Mesut Yılmaz da; az daha durduk yerde, Yunanistan'la aramızda bir kriz çıkaracaktı!.. Yıllarca dışişleri bakanlığı ve başbakanlık yaptığı, devlet işleri ve dış politikada tecrübe sahibi olduğu, üstelik her cümlesini ağır ağır, taksit taksit seslendirdiği halde, meramını bir türlü anlatamamış. Veya onu dinleyen gazeteci, bunca ağır çekime rağmen, tam olarak anlayamamış. Nitekim, Yılmaz, Türkiye'deki orman yangınlarından bahsederken; nasılsa muhatabı Yunanistan ormanlarını anlamış, öylece de haberleştirmiş. Hayda!.. Ekonomik krizle boğuşan Yunanistan'ın, arayıp da bulamadığı fırsat. Derhal ülkesindeki orman yangınları nedeniyle, Türkiye'den tazminat talebi yollarına gidilmesi için hava estiriliyor. Sebep? Yılmaz'ın, devlet sırrı olan örtülü ödenek konusunda izahat verirken, vaktiyle siyasi rakip oldukları Tansu Çiller'e; biraz dokundurma saikiyle, maksadını aşan sözler sarf etmesi... Görüyorsunuz, bu ülkede kriz çıkarmak çok basit. Yoksa bu bir hastalık mıdır? Dahili krizler neyse de, harici krizler öyle şakaya, boşluğa gelmez. Aman aman! Başımızda yeterince dert var zaten...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.