İki haftadan fazla bir zamandır, Filistin halkı, İsrail'in kara ve hava saldırıları altında kan kusuyor. Medyada yapılan haber ve yorumlarda, Filistin ülkesinin İsrail tarafından tam bir Holokost'a (Nazi Kampı) çevrildiği ifade ediliyor! Filistin'de uzun zamandan beri gıda ve ilaç sıkıntısı zaten vardı. Ama son İsrail saldırıları ile, elektrik santralleri tahrip edildiği için, yerleşim yerlerine su da verilemiyor. Elektrik de yok. Mevcut durumda hastaneler acil ameliyatları dahi yapamıyor. Hasta ve yaralı Filistinlilerin ülke dışına gidip tedavi olmalarına da izin verilemiyor. Gazze bölgesinde, Mısır sınırından çıkış yapmak isteyen hasta Filistinlilerden bazıları, gerekli izni alamadıklarından, burada hayatını kaybetti... Filistinlilerin yaşadığı dramı anlatmak için gerçekten artık kelimeler yetmiyor! Şimdi Filistin gibi, Birleşmiş Milletler'e üye bağımsız bir devlet olan Lübnan toprakları da abluka altında. İsrail aynen Filistin'de yaptığı gibi, Lübnan'da da doğrudan altyapıyı, yani sivil halkın günlük hayatını dahi tehlikeli şekilde etkileyecek sivil hedefleri bombalıyor... Acaba bu bombardımanın savaş suçlarını belirleyen Cenevre Konvansiyonu karşısındaki durumu nedir?! Birleşmiş Milletler'in bütün bunlara karşı, sadece "aşırı güç kullanmak" gibi çok hafif bir ithamla kınamaya karar verdiği İsrail, her zamanki gibi Amerika'nın koruyucu veto şemsiyesi altına giriverdi... Buna karşılık Amerika ve onun ağzına bakan BM, sürekli olarak Filistinlileri ve Hizbullah Örgütü ile birlikte Lübnan'ı suçlamaya devam ediyor! Bu ne tirajikomik durumdur böyle?! Fransa ve Rusya'nın İsrail'i, düpedüz savaş suçu niteliğindeki saldırılarından dolayı kınamasından başka, neredeyse bütün dünya, bu zulmü sessiz bir şekilde izlemeye devam ediyor. Üzerine ölü toprağı serpilmiş görüntüsü veren Arap âlemi, her zamankinden daha sessiz ve pasif. Bu ülkelerin bazılarının yönetimlerinden çok şaşkın tepkiler geliyor. Onlar da ABD gibi, İsrail'i haklı gören açıklamalar yapıyor. Bu yönetimler, varlığını sürdürebilmek için ABD'nin gölgesine sığınmış durumda. Bu korunmanın bedeli olarak üzerinde oturdukları petrol denizinin gelirlerini neredeyse tamamıyla Amerikan petrol şirketlerine havale etmiş durumda... Kendileri de o şirketlerin verdiği komisyonlarla iktifa ediyor! Peki acaba bu ülkelerin halkları ne diyor? Şüphesiz son derece rahatsız ve büyük tepki içindeler. Ama muazzam baskılar sebebiyle, seslerini pek çıkaramıyorlar. Peki bu durum ne kadar devam edecek? Orta Doğu'yu bütünüyle tutuşturacak bu ateş söndürülmezse, dünyayı neler bekliyor? Bazı yorumlara göre, kaçırılan askerler işin sadece bahanesi. İsrail'de işbaşına gelen yeni hükümetin acemiliği sebebiyle; ordu ipleri tamamen ele geçirmiş vaziyette... Ve Büyük Orta Doğu Projesini uygulamaya devam etmek isteyen ABD ile birlikte çok daha büyük bir oyunu başlatmış durumda!.. Bu oyun çerçevesinde, bu senenin sonunda veya gelecek sene İran'a karşı başlatılması muhtemel bir harekât öncesinde; yol ve mıntıka temizliği yapılıyor!.. İran'ın ilerde İsrail'e karşı kullanabileceği unsurlar, şimdiden bertaraf edilerek tedbir alınıyor... Evet bazı yorumlar böyle. Başka bazı yorumlar da var... Mesela deniliyor ki, bu pervasız politikalar, sonunda dönüp dolaşıp İsrail'in başını büyük derde sokacak. Çünkü tarihte hep böyle olmuştur. Ona kayıtsız şartsız kol kanat geren Amerika'nın da kazançlı çıkmayacağı bir süreçtir bu... Bakalım zaman kimi veya kimleri haklı çıkaracak? Şu anda olanın özeti şudur: Güçlünün zayıfı acımasızca ezmesi ve daha güçlülerin de, bir kısmının seyirci kalması, bir kısmının zulme destek vermesidir. Ama unutmayalım ki, zulüm hiçbir vakit payidar olmamıştır. Ve zulüm hep kalınlaştığı yerden kopmuştur! Filistin'de zulüm çok kalınlaştı...