Bu dalganın önünde kimse duramaz!..

A -
A +

İki milyona yakın insan, dün Kahire'nin Tahrir Meydanını ve civarını lebaleb doldurdu. Ve bu mahşerî kalabalık, 30 yıldır iktidarda olan Hüsnü Mübarek'in artık meşruiyetini yitirdiğini; bir an evvel hem başkanlık koltuğunu, hem de ülkeyi terk etmesi gerektiğini haykırarak yeri göğü inletti... Mübarek'in ve yardımcısının maketleri, sembolik darağaçlarında sallandırıldı. Bu tablo, öfkenin derecesini çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Tunus'ta kendini ateşe veren, üniversite mezunu işsiz genç Muhammed Buazzizi'nin bedenini yakan alevler, âdeta bütün Orta Doğu ve Kuzey Afrika'yı sarmış durumda. Günlerdir Mısır semalarını kaplayan özgürlük haykırışları, diğer Arap başkentlerinde de yankılanıyor. Her yerde öfke ve heyecan dalga dalga kabarıyor! Ürdün Meliki Abdullah, dün aniden hükümeti görevden aldı. Aynı zamanda zengin bir iş adamı olan Semir Rifai'nin yerine, askerî danışmanı olan Maruf Bakit'i başbakan olarak tayin etti. Bu adım, günlerdir Amman sokaklarında uç veren rahatsızlıklara karşı bir yumuşatma manevrası. Peki yetecek mi? Çok şüpheli... Zira Tunus'ta da Zeynelabidin Bin Ali, ilk iş olarak hükümeti görevden almıştı. Ama yeni hükümeti atamaya bile vakit bulamadan tası tarağı toplayıp kaçtı. Hüsnü Mübarek de ilk iş olarak hükümeti istifa ettirip yerine yenisini kurdurdu. Lakin bu da beyhude bir çırpınış. Tek fark şurada: Mübarek henüz, Bin Ali gibi apar topar kaçmadı. Ama bu kaçmayacağı anlamına da gelmiyor tabii. Elbette Mısır iç ve dış dinamikleri çok farklı. Bu dinamikler belki Mübarek'e biraz zaman kazandırabilir ama acı sondan kurtaramaz. Arap Liderleri bu ürkütücü gelişme karşısında, panik içinde çareler arıyor. On yıllardan beri askerî dikta ile yönetilen Cezayir'de, fırtına öncesi sessizlik var. Sudan, Moritanya için için kaynıyor. İç çatışmaların hiç eksik olmadığı Yemen'de, sokaklar çok hareketli. Bütün bu olaylardan çok etkilenmiş olacak ki, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, daha fazla reform yapma (elbette daha fazla özgürlük) sözü verdi... Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dün Grup Toplantısında, Mısır Devlet Başkanına hitaben yaptığı çağrının, bütün Arap başkentlerindeki siyasi mahfillerde yankılandığını tahmin edebiliriz... Nitekim konuşmasının bir kısmı El Cezire televizyonundan canlı olarak yayınlandı. Erdoğan'ın seslendirdiği "Çok samimi bir tavsiye, çok candan bir uyarı..." tarihe kayıt düşecek cinsten: "Hepimiz faniyiz, kalıcı değiliz. Hepimiz ölecek ve geride bıraktıklarımızdan sorgulanacağız. Halkın haykırışına, son derece insani taleplerine kulak verin. Halktan gelen değişim arzusunu hiç tereddüt etmeden karşılayın. İstismarcıların, kirli odakların, Mısır üzerine karanlık senaryoları olan kesimlerin inisiyatif almasına fırsat vermeden Mısır'ın huzuru, güvenliği, istikrarı adına önce siz adım atın. Halkı tatmin edecek adımlar atın. Bugünün dünyasında özgürlükler artık ertelenemez..." Evet, bu çağrıda hemen her şey var. 83 yaşında, prostat kanseri, ağır hasta; yani bir ayağı çukurda olan Hüsnü Mübarek'e, her fani için kaçınılmaz olan ölüm gerçeğini hatırlatarak yapılan bu çağrı, şimdiye kadar Mısır dışından gelen en samimi, en gerçekçi ve sokaklardaki halkın isteği ile bire bir örtüşen çağrıdır. Mısır'ı saran muazzam dalganın önünde, ne Hüsnü Mübarek; ne de onun dayandığı hiçbir güç duramaz! Mübarek'in ülkesine yapabileceği en büyük iyilik, daha fazla tahribata meydan vermemesidir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.