CHP Genel Başkanı Deniz Baykal; "Terörle mücadelenin önündeki en büyük engel Başbakan Tayyip Erdoğan'dır..." diyor. İşte bu zihniyet ve bu yaklaşım, aslında çeyrek asırdan beri, terörle mücadelede niçin köklü ve kalıcı bir başarı sağlanamadığını ortaya koyuyor!.. Yıllardır çeşitli siyasi partilerin yöneticileri, taraftarları; bu şekilde hep karşı tarafı, yani muhalif görüşteki politikacıları itham etmekten öteye, ciddi bir görüş ve fikir ortaya koymamıştır. Daima işin kolayına kaçan siyasetçiler, ya hamaset yapıp vatandaşın duygularını kabartmaya çalışmış veya başkalarını suçlayarak, kendi sorumluluğunu dikkatlerden kaçırmaya yeltenmiştir. Düşünebiliyor musunuz, ana muhalefet partisinin lideri, ülkenin güvenliğini bu derece tehdit eden, terörle mücadele konusunda; birinci derecede sorumluluk makamında olan hükümet başkanını en büyük engel olarak görüyor! Böyle bir salvoyu, kahvehane sohbetlerinde vatan kurtaran, her gün birkaç hükümet kurup yıkan sade vatandaştan beklemek mümkündür. Ama "Ana Muhalefet Lideri" gibi, hayli sorumlu konumdaki bir siyasetçiden bunun sadır olması çok tuhaf ve üzücü. Bu davranış biçimi, kolaycılıktan başka bir şey değildir. Bu, belli klişelerin tekrarı ve ezberciliktir. Yani ucuz siyasettir. Bu ezbercilik artık bozulmalıdır. Çünkü bu yaklaşımla meseleye çözüm getirmenin imkanı yoktur ve olamaz... Şehit cenazelerinde Meclis Başkanını, hükümet mensuplarını, iktidar partisini yuhalatmak, teröre karşı bir çözüm olabilir mi? Bir önceki yazımızda, çeyrek asırdan beri bu şekilde slogan atmanın bir işe yaramadığını ifade ettiğimiz için; bazı okuyucular, iktidarı savunduğumuz iddiasıyla tepki mesajları gönderdiler. Elbette bu köşe her türlü eleştiriye açıktır. Objektif ve yapıcı eleştirilere de saygı duyarız ve mutlaka dikkate alırız. Ama ortada bir yanlış varsa; bunun kim veya hangi parti yandaşları veya mensupları tarafından yapıldığına bakmaksızın; o yanlışı tenkit etmekten de kaçınmayız. Gerçekçi olmak zorundayız. Gerçekler karşısında, akıl ve mantık yerine duygularla hareket edilirse; yahut siyasi menfaat için bu gerçekler göz ardı edilirse; sonuç hüsran olur. Zira o gerçekler çok geçmeden karşımıza duvar gibi çıkar. İşte o duvara toslamamak için de, istikameti iyi bellemek lazımdır!.. Milletin zekasını ve hafızasını hafife almak kadar yanlış bir şey olamaz. 1999 seçimlerinin hemen öncesinde, birilerince paketlenip Türkiye'ye teslim edilen bölücü örgütün elebaşına karşı; hangi partilerin ne gibi tavırlar sergilediğini, nasıl politikalar izlediğini ve daha da acısı önceden kabul ettirilen kararlara kimlerin boyun eğmek durumunda kaldığını bilmeyen var mı? Bunların unutulduğunu düşünmek mümkün mü? Bir de öteden beri, tekrarlanan içi boş lafları dinleye dinleye; halka gına geldiğini hatırdan çıkarmamak gerekiyor!.. Her terör olayından sonra, "Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak..." yahut "Terörün başı mutlaka ezilecektir..." türünden lafların, vatandaşı kesinlikle bıktırdığını ve insanların bu tarz nutukları dinlemeye tahammülünün hiç ama hiç kalmadığını bütün siyasiler ve partiler bilmek zorunda. Bu ülkeyi yönetmeye talip olanlardan, halkın beklediği davranış, kulağı tırmalayan nutuklar değil; terörü hakikaten bitirecek doğru ve kararlı bir icraattır. Bu alanda yerleşmiş ezberin bozulması, doğru ve etkili bir icraatın başlangıcı olabilir... 22 Temmuz seçimlerinden sonra, teşekkül edecek olan yeni Millet Meclisi'nin yapacağı ilk işlerden biri de; terör konusunda çok kapsamlı bir araştırma başlatmaktır. Bu araştırma çerçevesinde, çeyrek asırdır ülkeyi kıvrandıran terörün sebepleri, kaynakları, iç ve dış destekçileri; terörle mücadelede şimdiye kadar uygulanan yöntemler, yapılan yanlışlar, mevcut eksiklikler ve bu alanda sorumluluk yüklenmiş kurumların başarı veya başarısızlıkları, varsa hataları her yönüyle irdelenmelidir. Bilindiği üzere, TBMM'nin asli iki görevinden biri de, denetimdir. Devletin bekası, milletin birliği ve ülkenin bütünlüğünü doğrudan ve hayati derecede ilgilendiren terör konusunda, Meclis bu denetim görevini yerine getirmelidir. Seçimlere kadar geçecek olan sürede de, iktidar ve muhalefet partileri; siyasi beklentilerin ötesinde, gerçekten milli menfaatleri ön planda tutan bir anlayışla, terörle mücadelede iş ve güç birliği yapmalıdır. Bunun da birinci adımı, o bildik siyasi salvolara son verip, diyalog ortamını sağlayacak bir üslup benimsenmesidir.