'En netameli' dememizin bir gerekçesi var. Zira bu şûra ile ilgili, daha önce olmadık biçimde; gecenin geç saatlerinde Başbakanlık resmî konutunda veya Çankaya Köşkünde ilginç ve sürpriz görüşmeler oluyor. İlk defa onlarca subay ve generalin terfi meselesi, yüzlerce-binlerce sayfalık iddianamelerin, dava dosyalarının satır aralarında kritik müzakerelere konu teşkil ediyor... Bir "ıslak imza"nın, sahibinin eli ürünü olduğuna dair tespit çalışması; ülkedeki bütün teknik ve kriminal laboratuvarlar marifetiyle, ancak bir senede tekemmül edebildi! 2007 yılının Haziran ayında uç veren bombaların serüveni ise devam ediyor. Son olarak dört ay önce, ihbarla bir sivil kamyonda ele geçirilen dokuz yüz küsur el bombasının, Ergenekon soruşturmasına konu olan tam on iki olay ile akrabalığı, yani Poyrazköy, Zir Vadisi vs. ile aynı kafileden olduğu resmî raporla zapt-u rapt altına alındı. On bir askerimizin hayatına mal olan Gediktepe terörist baskını incelendikçe, yeni çapanoğulları çıkıyor... Baskından 15 gün önce, insansız hava aracı, PKK'lıların (yaklaşık yüz kişi) sızmasını ayna gibi tespit ediyor. Kayıtlara göre o bölgeye helikopter de gidiyor. Ama ne hikmetse hiçbir müdahalede bulunmuyor! Baskından üç gün önce Şemdinli Terörle Mücadele Büro Amiri Ahmet Yiğenoğlu, bu baskının yapılacağını neredeyse saat-dakika ile (otuz saatlik bir sapma var) ve acil koduyla Tekeli Tabur Komutanlığına bildiriyor. Ama yine de bu baskın önlenemiyor. Terfi meselesi gündemde olan generallerden biri olan Tümen Komutanı Gürbüz Kaya, baskın sonrasında Başbakan ve Genelkurmay Başkanına brifing verirken şöyle demişti: "Bölgede bazı şahısların görülmesi üzerine top atışı yapıldı. Ancak karşılık verilmeyince çoban veya kaçakçı zannettik..." Herkesin bildiği bir tabya ilmi kuralı vardır: Komutan sadece yaptıklarından değil, yapamadıklarından da sorumludur... Bugün başlayan YAŞ'ta tayin ve terfiler görüşülecek. Elbette yükselmeyi hak eden isimlerin yeni rütbe ve görevleri karara bağlanacak. Ammaaa... Bilinir ki veya öyle inanılır ki, TSK'nın geleneğinde, sicilinde sinek dışkısı kadar ufak bir leke olan kimse, zinhar yükselemez! Acaba rivayet ile fiili hakikat muvafık mıdır? Göreceğiz! Göreceğiz, zira TSK Personel Kanunu hükümlerinin ilgili maddeleri artık sivil kamuoyu tarafından da biliniyor. Mesela Askerî Personel Kanunu 65. maddeye göre, hakkında beş yıl ve daha fazla ağır hapis cezası istenen asker üniformalı devlet memurlarına dair, "açığa alınabilir..." hükmü, şimdiye kadar hep "alınmaya bilir de..." biçiminde yorumlandı. Bu yüzdendir ki, devletin anayasal düzenini silah zoru ile tağyir ve tebdil etmeye yönelik faaliyet gösteren, "terör örgütü"ne üye olma iddiasıyla ve "bir numaralı sanık" sıfatıyla yargılanan bir general, bütün çağrılara rağmen, mahkemeye ifade vermeye dahi gelmediği halde, ordu komutanlığı görevine de devam edebilmiştir. Bu noktada Anayasanın 10. maddesindeki "KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK" hükmünün nereye gittiğini sormak lazımdır. Unutmayalım: "Kahramanlık" ve benzeri sıfatlar, kanun önünde eşitlik ilkesi için istisna teşkil etmez. Bir başka dip not: Hatay Dörtyol'daki menfur hadise deşildikçe pis kokular yoğunlaşıyor. Temennimiz, devletin kozmik kayıtlarında bu olayı aydınlatacak bilgiler vardır. Acaba o kayıtlarda, derin yapının "düğmeye basılacağına..." dair işaretlerine rastlanır mı? Aksi halde işimiz gerçekten yaş!..