Bu işler heyecana gelmez beyler!

A -
A +

Keşif uçağımızın (RF-4E Fantom) Suriye tarafından düşürülmesi, iki ülke ilişkilerinde ve Bölgede, çok tehlikeli ve ucu açık tırmanmalara yol açabilecek bir olaydır. Yani bu sürecin, çok dikkatli yönetilmesi gerekiyor... Bazı acar meslektaşlarımız, iki günden beri devletin ilgili birimlerini töhmet altında bırakacak, tuhaf ve tahrik edici söylemlerini sürdürüyor. Kimi televizyon kanalları da, bu isimleri ha bire ekrana çıkarıp konuşturuyor. Neymiş efendim, Türk askeri makamları, sekiz-on saat boyunca askerî uçağının başına ne geldiğinden habersizmiş de, kimse bir şey bilmiyormuş da, bilgi vermiyormuş da... Beyler, arkadaşlar, bu işler öyle heyecana gelmez! Devletlerarası ilişkiler, kabile veya şahıslar arasındaki davranış biçimiyle icra edilemez. Mevcut atmosferde, kontrol edilemez biçimde bölgesel ve küresel büyük sorunlara, sıcak çatışmalara sebebiyet verebilecek bir gelişmeyi; soğukkanlı, sabırlı ve temkinli şekilde ele alıp irdelemek, aklın yoludur. Bunun altında herhangi bir zaaf aramak, rasyonel değildir. İyi niyetli de değildir. 1987'de Ege'de petrol arama meselesi ve 1997'deki Kardak adası krizlerinde, başlangıçta sükûnet ve soğukkanlılık yerine, aceleci bir güç gösterisinin Türkiye ve Yunanistan'ı savaşın eşiğine getirdiğini hatırlayalım... Ankara'da görev yapan bazı gazeteciler, özellikle Başkentte bir boşluk olduğu, Başbakan dışında kimsenin inisiyatif almadığı veya almak istemediğini ihsas etmeye çalışıyor. Kusura bakmayın ama ben bu yaklaşımda, özel bir kasıt görürüm! Devlet dediğimiz şey, şahıslarla değil, sistem ve kurallarla kaimdir. Bir ülkenin Başbakanının dış seyahatte olması, orada işlerin durduğuna, kesata uğradığına delalet etmez. Nitekim Dağlıca saldırısı sebebiyle, "Gezinizi yarıda kesecek misiniz?" şeklindeki bir soruya, Başbakan Erdoğan, bu mealde tepkili bir cevap vermiştir. 1987'deki Ege Krizi sırasında, Rahmetli Turgut Özal Amerika'daydı. Kalp ameliyatı sebebiyle, yaklaşık iki aydan beri (56 gün) ülke dışında idi... Dönüş yolunda, uçağı Londra'ya indiğinde, kriz doruk noktasına çıkmıştı. Yunanistan kısmi seferberlik ilan etmiş, Türkiye; Ege Ordusunu, kısmi teyakkuz durumuna geçirmişti. Karadeniz'deki tatbikattan dönen 50 harp gemimiz Marmara'ya iniyordu... Yani savaşın patlamasına ramak kalmıştı. Tam o noktada, daha Ankara'ya ulaşmadan, Merhum Özal Londra'da yabancı basına beyanat vererek, Yunanistan'ın uluslararası sularda petrol aramasının Türkiye'ye de aynı hakkı vereceğini hatırlatarak şunu söylemişti: "Savaş istemiyoruz. Ancak Yunanistan petrol araması yapacak gemimize (Meşhur Hora gemisi) dokunursa, biz de onlara dokunuruz..." Bu açıklamadan sadece bir gün sonra, Yunanistan Ege'de petrol aramaktan vazgeçtiğini açıkladı... Bu kısa özeti şunun için yaptım. Heyecana kapılmaya gerek yok. Devlet işleri sabır ve kararlılık ister. Öncelikle uçağımızın nerede ve nasıl düşürüldüğü, uluslararası hukuk zemininde hüküm ifade edecek şekilde, tam ve kati biçimde tespit edilmelidir. Zira uçağın, uluslararası hava sahası veya Türk semalarında düşürülmesi ile Suriye hava sahasında düşürülmesinin çok farklı sonuçları vardır. Netice: Telaşa gerek yok. Gereken yapılır. Yapılacaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.