Bu işler kolay mı zannediyorsunuz?!.

A -
A +

Sevgili okuyucular; Dün gün boyu, televizyonlardan CHP Kurultayı'nı izlediniz. Medya leşkerleri doğru-yanlış, eksik-gedik pek çok şey söylediler. Kimileri ipe sapa gelmez yorumlar yaptı. Hatta bazı televizyon muhabirleri, coşku vermek adına ses tellerini epeyce zedelediler. Bu arada epeyce telefat verildiği de, bazı ankormanlar tarafından, argo ifadelerle aktarıldı. Neyse... İzninizle ben, hayli farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Zira bazı tabloları farklı okumak gerekir. Eğer sadece zahire, görüntüye bakıp hüküm verirseniz, çok yanılırsınız. Unutmayalım ki, önemli gelişmelerde daima işin içinde bir iş vardır. Bu açıdan, CHP'lilerin iktidar işareti olarak gördükleri dünkü kurultay kalabalığını, ben geçen yıllardaki "Cumhuriyet Mitingleri"ne benzetiyorum. Yani organize işler meselesi!.. Evet, o kadar kalabalık nasıl, hangi saikle, hangi maksat ve organizasyonla oraya geldi? Kurultay salonunda dahi, düzeni sağlamakta aciz kalan CHP Örgütü mü sağladı? Güldürmeyiniz. Dikkatli gözlemciler için, bazı hadiseler haddinden fazla ilgi çekicidir. Mesela Uğur Mumcu'nun cenaze törenine katılan kalabalık ve attığı sloganlar... Mesela Danıştay Saldırısında öldürülen Mustafa Yücel Özbilgin'in cenaze törenindeki kalabalık ve atılan sloganlar ve cereyan eden olaylar... Rahşan Ecevit'in dünkü kurultaya katılması, nedense bana Bülent Ecevit'in Kocatepe'deki o cenaze törenine katılmasını hatırlattı! Bunları söylerken sakın komplo teorilerine filan başvurduğum sanılmasın. Ne o törende kuru yaprak gibi sağa sola savrulan müteveffa Bülent Ecevit, ne de dün söylenenleri işitmekte ve konuşmakta zorlanan 86 yaşındaki Sayın Rahşan Ecevit'in fiziki durumuyla ilgili değil bu söylediklerim... Yalnızca satıhtaki görüntüye değil, biraz daha derinlere dikkat çekmek istiyorum. Dünkü kurultay, öncelikle Deniz Baykal devrini, bir daha açılmamak üzere kapatmaktı. Şurası yeterince dikkat çekici değil mi sizce: 1250 delegenin neredeyse tamamı, imza vererek Kılıçdaroğlu'nu aday gösterdi. Sizce bu mükemmel organizasyonu hangi güç sağladı acaba? Bu noktaya dikkat isterim. Kılıçdaroğlu'nun Baykal'a rağmen aday olduğu tartışmasız. Peki ne oldu o salya sümük ağlayanlar? Yani 1250 delegenin hepsi nasıl oldu da, bir günde Baykal'ı sildi? Bence siz gelişmelerin devamını bekleyiniz... Yani bazı CHP'lilerle, kimi medya leşkerlerinin "Gandi Kemal"i yeni lider ve başbakan olarak ilan etmesine o kadar çabuk teslim olmayınız . Bu işler o kadar ucuz değil. Böyle durumları anlatan atasözlerini hatırlayınız. Eğer bir yerde olaylar haddinden fazla hızlı ve beklenmedik şekilde sürprizlerle gelişiyorsa, oraya bir mim koyunuz. Altından mutlaka bir "ÇAPANOĞLU" çıkacaktır. Bilmiyorum meramımı yeterince anlatabildim mi? Şimdi gelelim Kemal Kılıçdaroğlu'nun performansına... Sayın Kılıçdaroğlu kürsüye gelmeden önce, epeyce tedirgin görünüyordu. İkide bir kendisine uzanan mikrofonlara, Erdal İnönü'nün ses tonu ve üslubuna benzer bir şekilde konuşuyordu. Söyledikleri de, devrimci-militan öğrencilik günlerinde bellediği sloganları andırıyordu. Aynı durum kürsüde de devam etti. Aralarında pek fazla insicam bulunmayan cümlelerle, sanki epeyce zorlanarak konuşma süresini doldurabildi. Akılda kalan tek şey, sık sık "Recep Bey..." diye tekrarladığı cümlelerle, başbakana ve hükümete yönelik sıradan suçlamalardı. Yani bir kurultay konuşmasından ziyade, Meclis oturumlarındaki kürsü atışmasını yansıtıyordu. Onu dinleyen delegeler mutlaka Baykal'ın o müthiş retoriğini çok özlemiştir! Haksızlık etmek istemem ama, Sayın Kılıçdaroğlu sanki bir atımlık kurultay hakkını kullandı gibi geldi bana... Bu satırlara kızacak olan CHP yandaşlarına, biraz sabır tavsiye ederim. Bakalım, zaman kimi haklı çıkaracak!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.