Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, siyaset bilimci Prof. Dr. Fuat Keyman; Radikal gazetesinden Neşe Düzel'e verdiği mülakatta, Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili olarak çok çarpıcı tespitlerde bulunuyor. Adı geçen gazetenin dünkü nüshasında tam sayfa yayınlanan mülakatta öyle hükümler ifade ediliyor ki, başlıkta da belirttiğimiz gibi, kavgada bile söylenmesi zor şeyler... Zira mülakatı veren kişi bir siyasetçi değil, bir bilim adamı ve hedef aldığı partinin başında da yine siyaset bilimci olan bir lider var! Dolayısıyla söylediklerinin ayrı bir önemi var. "CHP ülkede kriz çıkmasını istiyor" başlığı altında yapılan geniş analizde şu başlıklar öne çıkarılmış: "AB'yle ilişkide, ekonomide bir kriz çıkmazsa, müzakere başlar ve süreç ilerlerse, bu, CHP'nin sonu olur. CHP İstikrarlı Türkiye'den korkuyor... Devlet Milliyetçiliği yapan CHP, devleti temsil etmeyi toplumu temsilin önünde görüyor. Öymen (Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen) de sanki vekil değil, devlet görevlisi..." Esasen CHP yöneticileri, sık sayılacak periyotlarla devleti temsil etme ve devletle bütünleşmiş olma konumlarını kendileri de iftiharla dile getiriyorlar. Bazen de olaylara verdikleri tepkilerle bunu dolaylı şekilde itiraf ediyorlar ve doğrusunu isterseniz bu tür ithamlar karşısında pek de rahatsız olmuş bir görüntü vermiyorlar. Prof. Keyman, başta Baykal olmak üzere, parti yöneticilerinin özellikle AB ile ilişkiler çerçevesinde yürütmekte oldukları politikalardan (Avrupa Birliği ile ilişkilerin iki yıl dondurulması vs...) yola çıkarak şu sonuca varıyor; "Baykal'ın temel stratejisi, iktidara gelmek değil. CHP Yönetiminin seçim kazanmak, Türkiye'yi yönetmek gibi bir iddiası yok. Bugünkü CHP Yönetiminin temel amacı, kendi parti içi iktidarını korumak, yüzde 10 barajını geçmek ve Türkiye'nin mevcut yapısı içinde AKP'den sonraki ikinci parti konumunu sürdürmektir..." Son günlerde İstanbul ve Adıyaman il kongrelerindeki olayları ve gelişmeleri de analiz eden Keyman, eski genel başkanlardan Altan Öymen'in il başkanlığına aday olup kaybetmesine işaret ederek şunları belirtiyor; "İsmet İnönü gelse, Deniz Baykal'ın seçtiği CHP yapısında seçim kaybeder... CHP hiç değişmeyecek. Baykal'lı CHP iki yıl sonra da aynı CHP olacak..." Prof. Keyman'ın bir diğer enteresan tesbiti de şöyle; "CHP bir an için yok olsa, eksikliği hissedilmez. DYP ve MHP yerini doldurur... CHP'ye alternatif sol parti çıkmazsa, liberal hareket AKP'den çıkabilir..." Evet, bir başka siyasi parti mensubu bu sözleri söyleseydi, CHP'den muhakkak sert tepkiler alırdı. Bakalım siyaset bilimci Sayın Baykal meslektaşına ne diyecek? CHP ile ilgili benzer bir tesbit de, 2003 yılında, otuzuncu kurultaya gidildiği günlerde Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Faruk Özgür'den gelmişti. Özetle şöyle diyordu; "1- CHP bilinen anlamda bir parti değil, adeta bir devlet organı... Türkiye'de demokratikleşmenin karşısında duran 'zinde güçler'i en yakından etkileyen ve denetleyen parti bu. CHP'siz iktidarların yapabileceği şeyler çok sınırlı. Dolayısıyla CHP benimsemeden Türkiye'ye (özgürlükçü) demokrasinin gelmesi zor. 2- CHP geniş halk kitlelerini kazanıcı politikalar yerine, resmi ideolojinin fanatik savunucularını memnun etmeyi tercih ediyor. Bu da CHP'ye pahalıya mal oluyor..." İki bilim adamının CHP'ye dair yaptıkları tesbitler birbirine ne kadar da benziyor!..