Bir ülkenin güvenliği ile ilgili hayati konular böyle mi tartışılır?! Siyasi muhalefet, önce Silahlı Kuvvetleri ilzam eden sert açıklamalar yapacak... Ardından Genelkurmay Başkanlığı bu eleştirilere daha sert biçimde cevap verecek... Derken bu defa muhalefet partileri ayrı ayrı karşılık verecek. Böylece hem siyasi, hem de askeri kurumlar yıpranacak!.. Eğer gerçekten, milli menfaatlerimizin yeterince korunamadığına dair, şüphe ve tereddütler varsa; bunları sorgulamanın türlü çeşitli siyasi usulleri mevcuttur. Herhalde feveranla bir yere varılamaz. Siyasi muhalefetin muhatabı, elbette siyasi iktidardır. Nitekim Başbakan da bu adresi açıkça gösterdi. Sayın Baykal, beş yüz küsur milletvekili ile birlikte imzaladığı tezkerenin akıbetini merak ediyorsa, bunu yine Meclis zemininde sürdürmelidir. Önerge verir, soru sorar, icabında Meclis'te gizli oturum talep eder... Yani eğer CHP ve MHP liderleri, rahatsız edici bir bilgiye sahip iseler; bunun gereği milli itibarımızı zedelemeden, devlet geleneğine uygun biçimde yapılmalıdır! Diğer taraftan CHP, şimdiye kadar üstünden çıkaramadığı "ordu müttefikliği" olgusundan rahatsızlık duyuyorsa, bundan kurtulmanın yolu ille de, askerle zıtlaşmak veya askeri yıpratacak bir üslup değildir... Nitekim, CHP "Muhatabı biz değiliz..." demiş olsa da, askerî cenahtan teamülleri zorlayan bir açıklama sadır olmuştur. Oysa bu gerginliğe hiç lüzum yoktu... Bu arada tersine bir soru da, zihinleri kurcalamaktadır doğrusu: Acaba CHP, askerin baş örtüsü vs. konularda; geçmişte olduğu gibi siyasete müdahale etmemesinden ötürü ayrı bir kızgınlık mı duymaktadır? Son derece başarı ile tamamlandığı, dost-düşman herkesçe kabul edilen bir harekât sonrasında, birdenbire patlayan bu iç politik reaksiyon; gerçekten haklı temellere dayanmıyor. Kullanılan silah ve araçlardan, harekâtın kısa süreceği zaten belli değil miydi? Dahası, harekâtın mahdut hedefli olduğu, hem Hükümet hem de Genelkurmay tarafından defaatle açıklanmamış mıydı? Geri çekilmenin, ilk önce Hoşyar Zebari'den duyulmuş olmasına; Genelkurmay Başkanı, dikkat çekici bir açıklama getirdi... "Ya bölgedeki PKK unsurları ile bir biçimde irtibatı vardı. Yahut uydudan haber alma yeteneğine sahip birileri tarafından (Büyükanıt isim vermedi ama bunun ABD'den başkası olmadığı belli değil mi?) bilgilendirildi..." Kardak krizi sırasında da, benzeri birebir yaşanan durumdan faydalanarak; ABD biraz Irak'taki Kürt Yönetiminin gönlünü almak, biraz da Türkiye'ye ofsayttan gol atmak istemiş olamaz mı? Nedense bizim medyadaki müthiş teorisyenler bu noktaya çok az değiniyorlar... Netice: Millî meseleler böyle tartışılmamalıdır!..