Bu tartışmaların artık anlamı yok!..

A -
A +

YAŞ'la ilgili tartışmalar, ne yazık ki bu sene de gereğinden çok fazla gündemi meşgul etti. Hukuk devleti, ileri demokrasi ve sivil-asker ilişkileri konusunda, ülkemizde çok önemli (kimisi devrim niteliğinde...) gelişmeler oluyor. Ancak bunları algılama ve yorumlama açısından sıkıntılar var. Kısmen bilinçsizlik, kısmen de maksatlı yaklaşımlardan ötürü, esasen ülke adına çok olumlu değişimlerin sulandırılması ve mecrasından saptırılması gibi bir tehlike beliriyor... 2015'te kimin genelkurmay başkanı olacağını, şimdiden böylesine yoğun biçimde tartışmak, en hafif deyimiyle bugün yaşananları anlayamamaktır. Mesele yalnızca, Jandarma Genel Komutanı Bekir Kalyoncu ile Birinci Ordu Komutanı Yalçın Ataman'ın ikbalinden ibaret değil. Bu yaklaşım, eski alışkanlıkları ısrarla sürdürmek anlamını taşıyor... 1980'li yılların ortalarında genelkurmay başkanlığı yapan Necdet Üruğ'un, 2010 yılına kadar TSK'nın komuta kademesini planladığı anlatılırdı. Lakin beklenmedik öyle bir gelişme oldu ki, Üruğ, kendisine halef seçtiği Necdet Öztorun'u bile 'Başkan' yapamadı! 2000'li yılların genelkurmay başkanı diye takdim edilen isim, çok geçmeden daha korgeneral rütbesinde iken, kadrosuzluktan emekliye sevk edildi... Yani dört yıl sonrasını bugünden tartışarak biçimlendirmeye kalkışmak, her yönüyle abes kaçıyor artık. Zira bu statükocu anlayış, her şeyden önce atalet ve hedefsizliği getirir. Başkanlığı çantada keklik gören kişi için, peşin istikbal garantisinin vereceği gevşeklik; diğer taraftan rekabet yolu kapalı olduğu için alternatif isim açısından hedefsizlik, dolayısıyla küskünlük ve tembellik... Demem o ki, böyle anlamsız tartışmaları artık bırakalım. Günü geldiğinde adayların sicil ve başarı durumuna göre yapılacak değerlendirme ve pek tabii sivil otoritenin de tercihi ile genelkurmay başkanı belirlenir. Bugün için kafa yorulması gereken iki temel husus vardır. Birincisi, çağdaş bir demokraside sivil-asker ilişkileri nasılsa, öyle bir düzeni ülkemize getirmek için gerekli sistem değişikliğini hayata geçirmek. Bu sadece devlet kurumu temsilcilerinin protokol sırası ve oturuş biçiminden ibaret değil. Genelkurmay Başkanlığının Milli Savunma Bakanlığına bağlanması ve TSK'nın bütünüyle statüsünü düzenleyecek bir anayasa değişikliği şart!.. Ayrıca köklü bir zihniyet değişikliği de gerekiyor. İkincisi de TSK'nın günümüz şartlarında hem ülke savunmasını, hem de kendisine verilebilecek dış görevleri en iyi şekilde ifa edebileceği ölçüde, teşkilat ve donanım bakımından modernleştirilmesi ve güçlendirilmesidir. Çünkü Ordumuzun mevcut yapısı, hâlâ daha soğuk savaş dönemi şartlarına göre yapılmış olan düzenlemelere dayanıyor. "Büyük Ordu" kavramı, sadece asker mevcudunun kabarıklığı ile değil, rakiplerine göre teknolojik üstünlük; manevra ve ateş gücünün yüksekliği gibi parametrelerle ölçülüyor... Her iki konu için ayrı yazılar gerekiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.