ABD Başkanı ile ilgili olarak, herhalde hafızalardan kolay kolay silinmeyecek olan anı(!), hiç şüphesiz Irak'ta; El Bağdadiye Televizyonu siyasi muhabiri, Muntasır el Zeydi'nin kafasına fırlattığı pabuçlar olacak... Önemli siyasi figürlere, yumurta veya domates atılması, yahut nadiren de olsa suratının ortasına bir koca pasta yapıştırılması, genellikle vak'ayi adiye cinsinden kabul edilir. Fakat Bush'un, Bağdat'ta Irak Başbakanı Nuri El Maliki ile yan yana basına bilgi verirken, güçlü refleksleri sayesinde kafasına yemeden kurtulabildiği pabuçlar, herhalde çok farklı eylem olarak tarih sayfalarında yer alacaktır! Muntasır El Zeydi'nin başına bundan sonra neler gelir, ABD Başkanını korumakla görevli CIA ajanları, ne gibi soruşturmalar geçirir bilinmez ama; bu olay, aynı zamanda Bush'a karşı duyulan öfkenin, en hakaretamiz şekilde dışa vurumudur... Zira Arap Kültürü'nde, bir kişiye ayakkabısının altını göstermek, hele terlik veya ayakkabı fırlatmak en ağır hakaret sayılmaktadır. Elbette bu hadise, sadece George W. Bush'a duyulan kişisel bir nefretin eyleme dönüşmesi değil. Aynı zamanda Amerikan hegemonyasına ve hegemonik gücünün küresel ölçekte yaptığı zulüm ve baskılara karşı duyulan reaksiyonların bir göstergesidir. Bir 2003 yılı Mart ayındaki Bağdat'ı düşünün... Hani o Saddam'ın heykellerinin boynuna halat takılarak devrilişini... O heykellerin üzerinde terlikleriyle tepinen kimi Iraklıları... Bir de aynı yılın aralık ayında, ABD'nin Irak'taki "Sömürge Valisi" Paul Breamer'in, basın toplantısı düzenleyerek, muzaffer bir komutan edasıyla; "Bayanlar, baylar... Onu (Saddam'ı) ele geçirdik..." kasım kasım kasılırken, salonda bulunan Iraklı gazetecilerin attığı sevinç çığlıklarını düşünün... Ve bugün, aynı Bağdat'ta Bush'un kafasını hedef alan Iraklı gazetecinin pabuçlarını... Beş senede ne kadar çok şey değişmiş değil mi? 2003 yılı Amerikası ile 2008 Amerikası arasında o kadar çok fark var ki!.. Oğul Bush, Barack Obama'ya tam bir enkaz bırakıyor... Irak'ta sağa sola eskizler yaparak El Zeydi'nin pabuçlarından kurtulan Bush, Afgansitan'da, Hamit Karzai'ye, "Laura'nın Beyaz Saray'da vereceği resepsiyona katılacağım..." diyerek fazla kalamayacağını bildirmiş... Doğrusu ne olur ne olmaz... ABD, kendi eseri olan Taliban'ı bir türlü alt edemedi. Tam tersine giderek güçleniyorlar. Kabil de dahil, Afganistan'ın hiçbir yeri güvenli değil. Gizli Servis ajanlarının uyanıklığı da Bağdat'ta belli oldu... Neyse bu kısmı şaka! Mamafih, Hamit Karzai'nin de Bush'la uzun zaman geçirmek istemeyeceği ortada. ABD askerlerinin biteviye bombaladığı Afgan sivillerin cesetleri üzerinde çaresizlik ve acizlik feryadını yükselten Karzai, "Amerikan uçaklarını düşürmek isterdik..." diye, Iraklı gazeteci Muntasır El Zeydi'nin gösterdiği tepkinin diplomatik biçimini izhar ediyor. Netice. W. Bush, görevini tamamladı gidiyor. Teksas'a çekilip anılarını yazacak ve onlardan önemli paralar kazanacak... Nuri El Maliki (Bush pabuçlardan kurtulmak için eğilip bükülürken o yerinde dondu kaldı!..) ve Hamit Karzai koltuğunu daha ne kadar koruyabilir belli değil. El Zeydi'nin başına neler gelir, o da belli değil!.. Ama bir şey çok belli, Irak'ta katledilen yüz binlerle, Afganistan'da üzerlerine yağan bombalarla hayatını kaybeden on binler, bir daha hiç geri gelmeyecek!..