"Cami Kültürü"nün elifbası doğru selam vermektir!..

A -
A +

Bu yazıyı yazıp yazmamakta çok tereddüt geçirdim. Sebepleri var... Öncelikle Habertürk'ten Murat Bardakçı kısmen konuya girdiği için. İkinci olarak, "dil yaresi" alanında, çok kıdemli meslektaşımız Hakkı Devrim daha hassastır, o yazar... diye düşündüğüm için. Ama galiba birileri şu sıralarda kaleminin ucundan tutmuş! Neyse... Tatil günü pek sıkıcı siyasi analizler yapmaktansa, daha hafif ve keyif verecek bir kültürel olguyu ele almak en iyisi... (Selam vermeyi kim bilmez ki), diye düşünebilirsiniz. Doğru: Bu ülkede herkes SELAMÜN ALEYKÜM demeyi bilir. Biraz daha sıcak ve samimiyet olsun isteyenler, Arapların telaffuz ettiği gibi, ES-SELAMU ALEYKUM derler. Ama kimse "ESSELAMÜN ALEYKÜM" demez. Hemen herkes, bilerek veya bilmeyerek buradaki gramer kaidesinin farkındadır. Yani Arapça bilmese de, yaşayan kültür dolayısıyla buna aşinadır. Çünkü namazın bitiminde sağa-sola verilen selam vardır: ES -SELÂMU ALEYKÜM VE RAHMETULLAH... Beş vakit namaz kılan, bu kadar olmasa bile; Cuma ve bayram namazlarına giden herkes, söylemesini bilir değil mi?!. Hatta cami ile pek yolu kesişmeyen bile, sosyal ve kültürel ortam dolayısıyla bilir. En azından her cenaze namazında, imam efendi yüksek sesle bu selamı verir. Ve bu sık sık da televizyonlardan yayınlanır... Girişi fazla uzattık biliyorum! Ancak haklı gerekçelerim var: Şayet altmış yaşını geçmiş, akademik kariyerinde "sosyoloji doçenti" yazan ve "CAMİ KÜLTÜRÜ" üzerinde fikir yürüten bir kişi, her gün onlarca kere alıp verdiğimiz "SELAM"daki bu inceliği tefrik edemeyecek durumda ise, mevzua azıcık dokunmak şart olur! Zira "Türk medyasının amiral gemisi" diye takdim edilen bir gazetede tam yirmi yıl genel yayın yönetmenliği yapmış bir kişi, hem de aynı yazı içinde (başlık da dahil) tam üç kere, "ESSELAMÜN ALEYKÜM" diye yazarsa; daha da ötesi bu yazı "amiral gemisi" olan gazetede, bütün editoryal kademelerden süzülüp yayınlanırsa... Bu az buz iş değildir. Hatta hatta, bir gün sonra amiral gemisinin küçük kardeşi olan gazetenin genel yayın yönetmeni, (Bahse konu yazının da ilham kaynağı imiş...) cevaben ve mükerreren (Ve üstelik Bardakçı'dan tashih gelmiş olmasına rağmen...), hiçbir düzeltme yapmadan, yine aynı şekilde "ESSELAMÜN ALEYKÜM" diye yazarsa!.. Üstüne üstlük bu genç yayın yönetmeni, "Amerika'da master yaparken, ABD'nin Mısır politikasını çalışmak üzere Kahire'de de epeyce kalmış..." Yani bütün Arapların, her dakika birbirlerine "Es -selâmu aleykum" dediği bir şehirde yaşamış... Eh, kültürel yabancılaşma dediğin bu kadar olur değil mi! Netice: Mısırlı siyaset bilimci Amr Şalakani diyesiymiş ki; "Cami Türkiye'de başka, Mısır'da başkadır. Türkiye'de çok politikleşmiş, sosyal hayattan kopmuş, koptukça da biraz ciddileşmiş bir cami kültürü var..." Buradan hareketle bizim sosyolog da, Türkiye'deki cami kültürü üzerinde kendince yorum yapıyor... Yorum yapmasına yapsın da, cami kültürünün elifbası doğru dürüst selam vermektir. Ne derler: ÖNCE SELAM SONRA KELAM... Cami kültürünün asgari donanımı yoksa, oryantalist yaklaşımlarla, gâh yüzde doksanı Müslüman olan Mısır halkının, cuma günü abdest alıp camiye gitmesini ve selam verir vermez, Hüsnü Mübarek'e karşı nümayiş yapmak üzere meydanlara koşmasını anlamakta zorluk çekersiniz... Gâh, Türkiye'deki camilerin hususiyetinden habersiz Amr Şalakani'nin söylediklerine yapışır, "Demek ki, camiler çok politikleşmiş..." dersiniz. Ve tabii her iki durumda da fena halde yanılırsınız!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.