Türkiye'de en sıkıcı, renksiz, donuk, lüzumsuz tekrarlardan ibaret, genellikle yeni bir şey getirmekten yoksun; çoğu kere rahatsız edici ve itici konuşmalar hangisidir diye sorulsa, herhalde herkes "tören konuşmaları" diye cevap verir. Nedense açılış merasimlerinde, görev devir teslim törenlerinde ve bazı önemli tarihi olayların yıldönümlerinde; bir takım devlet yetkilileri; makam ve mevki sahipleri filan, bir türlü halkın beklentilerine ve o törenlerin gerçek anlamına uygun kalitede bir konuşma yapmaktan aciz kalırlar... Şüphesiz bunun istisnaları vardır. Onları ayrı tutuyoruz. Bizim burada kast ettiklerimiz, işin kolayına sapıp eyyamcılık yapanlar; yahut bulunduğu makamı kendi ideolojik saplantıları için istismar edenlerdir. Şüphe yok ki, Türkiye böyle kafaları taşımaktan çok yoruldu. Dünyadaki gelişmelere ayak uydurabilmek için çalışmak yerine; bir takım sloganların ve klişe lafların arkasına sığınarak statükoyu muhafaza etmekten başka bir düşüncesi olmayanlarla ilerleme kaydetmek mümkün değildir. Dün Orta Doğu Teknik Üniversitesi yeni öğretim yılı açılış töreni vardı. ODTÜ Rektörü Prof. Ural Akbulut'un tören konuşması evlere şenlik. Bir üniversitenin yeni eğitim ve öğretim yılı açılış töreninde; o kuruluşun en tepesindeki idarecinin yapması gereken konuşma ne olmalıdır? Herhalde öncelikle bilim dünyasındaki ilerleme ve gelişmelerin bir özeti; buna karşılık ülkemizin ve o öğretim kurumunun bilimsel çalışmalardaki durumu vs. anlatılır. Burada hem bir durum tespiti yapılır, hem de geleceğe dönük hedefler verilir öyle değil mi? Ama Rektör Akbulut'un konuşmasında bunları görmek mümkün değil. Siyasete pek meraklı olduğunu bildiğimiz (Daha önce cüppesiyle CHP'nin Meclis'teki Grup Kürsüsüne çıkıp konuşma da yaptığını hatırlayalım...) Sayın Akbulut konuşmasını tamamıyla irtica tehdidine hasrediyor ve bakınız ne diyor: "... Cumhuriyete yürekten bağlı çoğunluğun demokrasiye ve toplum barışına saygısı nedeniyle gösterdiği ölçülü tepkiler maalesef kökten dinci çevreleri cesaretlendirmektedir. Ancak bu olgun davranışımız yılgınlık veya umursamazlık olarak yorumlanmamalı, hiç kimse sabrımızın sınırını zorlamaya kalkışmamalıdır..." Son derece tehdit kokan, tahrik edici, ajite edici bir konuşma. Bir bilim adamı için de son derece çirkin bir üslup. Üstelik çelişkilerle dolu... Hem demokrasi ve olgunluktan bahsedeceksiniz, hem de sopa gösterip tehdit edeceksiniz. Türkiyemiz geçmişte de böyle kışkırtıcı yaklaşımlardan çok zarar gördü. Ama ne yazık ki, bazıları aynı kafada devam ediyor. Üstelik ilericilik adına iyi mi!.. Rektör, ODTÜ'nün 50.nci kuruluş yıldönümünden de bahsediyor. Doğrudur, bu üniversitemiz, şimdiye kadar bir çok başarılı insan yetiştirmiştir. Ama ne yazık ki, öbür yanda hâlâ daha ideolojik kamplaşmaların en fazla hüküm sürebildiği bir bilim kuruluşu hüviyetindedir... Yıllar önce, dağılan Sovyetler Birliği'in son devlet Başkanı Mikhail Gorbaçov Türkiye'ye geldiğinde; bu üniversitede de bir konuşma yapmak istemişti. İşte burada bazı ODTÜ'lü öğrenciler; Gorbaçov'u , komünizme ihanet etmekle suçlamış, "Revizyonist" diye protesto etmiş, büyük olaylar çıkmıştı! Gorbaçov protestocu öğrencilere çok manidar bir söz söylemişti: "Bir gün sizin de gözünüz açılır!.." Yakın zamanlarda ODTÜ'nün ismi, bilimsel başarılardan ziyade; oraya konferans vermeye giden konuşmacıların, özellikle de siyasi kimlikli konuşmacıların olaylı şekilde protesto edilmeleriyle duyuluyor. Acaba Rektör Akbulut başında bulunduğu bilim kurumunun bu durumunu ne derece tasvip ediyor? Eğer etmiyorsa düzeltmek için neler yapıyor? ODTÜ'nün açılış törenine Cumhurbaşkanı Sezer de katılıp bir konuşma yapmış ve şöyle demiş: "Sorunların siyaset üstü bir yaklaşımla ele alınması, çözüm önerilerinin Cumhuriyetin felsefesiyle örtüşmesi ve çağdaş dünyadaki gelişmelerle koşutluk göstermesi tartışma götürmez bir zorunluluktur..." Rektör Akbulut'un tamamen siyasi içerikli olan konuşması acaba Sayın Sezer'in söyledikleriyle ne derece örtüşüyor?!