Sevgili okuyucularım; Öncelikle hepinizin mübarek Ramazan Bayramını tebrik ederim. Birlikte daha nice bayramları sıhhat ve afiyet içinde idrak etmeyi de temenni ederim... Bayramlar için klasik anlatımlar vardır. Mesela bu günlerde hemen her vesile ile; bayram hakkında konuşan ve yazan insanlardan şöyle ifadeler duyuyoruz: "Bayramlar sevinme ve sevindirme zamanıdır. Sevinci, süruru ve kederi paylaşma zamanıdır. Küskünlükleri gidermenin, dargınları barıştırmanın vesilesidir. Bayramlarda insanlar kırgınlıkları unutarak, barışır ve helalleşir. Bayramlarda yaşlılar, düşkünler, hastalar ve gönlü kırık insanlar ziyaret edilerek; hatırları sorulur, bir müddet için de olsa; yalnızlıkları giderilir, üzüntüleri paylaşılır, gönüllerine su serpilir. Fakirler, muhtaçlar, yetimler, öksüzler ve kimsesizlere yardım ve şefkat eli uzatılır, hayatın zorlukları bir parça olsun hafifletilir, bu destekle onlara yaşama şevki telkin edilir. Kısacası bayramlar; dinimizin insanlara tavsiye ettiği yüksek hasletleri sergilemenin ve böylece yine insanları sevindirmenin, mutlu etmenin ve onları hayata bağlamanın vesileleridir... Yani her yönü ile ulvi olan bayramlar, her durumda insanı sevindirmeyi ve üzüntülerini azaltmayı hedef alır. Fakat ne yazık ki, insan kılığındaki canavarlar bayram seyran dinlemez. Bu canavarlar, "canavar" diye tanımladığımız tabiattaki vahşi hayvanlardan çok daha tehlikelidir. Çünkü canavarların hayvan olanları, en azından karnı tok olduğu zamanlarda tehlikesiz ve zararsızdır!.. Belgesellerde izleriz hep; karnı tok olan aslan veya kaplanlar; yanı başından salına salına yürüyen ceylanlara, zebralara, bizonlara karşı alakasızdır. Onlara saldırıp parçalamaz. Ama insan kılıklı canavarlar öyle değildir... Üç gün içinde dört kişiyi öldüren canavarlar... Kasadaki parayı kendilerine verdiği halde benzin istasyonundaki görevliyi acımasızca öldüren katiller... Soydukları istasyon yahut marketlerdeki zavallı çalışanların kafalarına pompalı tüfekle altışar kurşun sıkan caniler... Bunlara canavar demek bile yeterli değil!.. Bu nasıl acımasızlıktır, bu nasıl vicdansızlıktır, bu nasıl kansızlıktır! İnsan denilen bazı mahluklar nasıl oluyor da; bu kadar vahşileşebiliyor. Herhalde sizler de dehşet içinde haberleri izlediniz: Yakalanan iki canavar, sekiz kişiyi öldürdüklerini, bir kişiyi de yaraladıklarını, sorgularında itiraf etmişler. Gerçi bunlar yarın mahkemeye çıktıklarında, bu itiraflarını geri alıp her şeyi inkar edebilirler!.. Ama yakalandıklarında üzerlerinde çıkan suç unsurları var. Esrar, eroin vs. var. Çaldıkları otomobillerin ruhsatları var, yine çalıntı veya gasp edilmiş cep telefonları var. Bunların da ötesinde pompalı tüfekler var!.. Her halde balistik muayenesinde bu tüfeklerle cinayet işlenip işlenmediği kesin olarak tesbit edilecektir. İşlenen seri cinayetler tüyler ürpertici. Tek kelime ile insanlık dışı. Peki acaba bu insan görünümündeki yaratıklar, nasıl böylesine canavarlaşıyor?! Onları bu hale hangi sebep ve saikler getiriyor? Bu canavarlar hangi ortamlarda ve nasıl yetişiyor? Birileri gerçek manada bu felaketin bilimsel izahını yapmalıdır. Eğer insanları canavarlaştıran faktörleri, tam anlamıyla tesbit edip ortadan kaldıramazsak, toplumun huzuru, sükunu; can ve mal güvenliği diye bir şey kalmaz. Bu canavarlar son olaylarda olduğu gibi, Ramazan, oruç, bayram filan dinlemeyip daha nice ocakları söndürür! Şimdi düşünün şu bayram günlerinde bu canavarların kurşunlarıyla hayatını kaybeden masum insanları... Onların bağrına ateş düşmüş yakınlarını!.. Arkadaşını ziyarete gelen bir talihsiz genç bile, tam da bayram öncesinde hunharca öldürülmüş. Eyvah, eyvah!.. Evet, sevgili okuyucular; toplum olarak bazı insanların canavarlaşma sebeplerini çok sıkı şekilde sorgulamak durumundayız. Bu öyle ayak üstü birkaç beyanatla, yahut bir iki uzmanın televizyonlardaki birkaç dakikalık yüzeysel açıklamaları ile geçiştirilecek bir şey değil. Bu iş her yönü ile, derinlemesine ve çok ciddi şekilde yapılmalıdır.