Çelebi, burası Türkiye!..

A -
A +

Evet burası Türkiye, olur böyle şeyler... Ve böyle şeyler ancak burada olur! Burada mesela cumhurbaşkanlığı seçimleri bir buçuk sene önceden başlar. Hatta beş sene önceden başlar... Unutmuş gibi görünenler var ama, hatırlatalım: 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra ana muhalefet lideri Baykal'ın ilk ciddi beyanatı şöyle değil miydi: "2007'deki cumhurbaşkanlığı seçimini bu parlamento yapmamalıdır..." Neden? Nedeni yok. Pardon var! O neden şu: Burası Türkiye. Burada bazılarının sesi daha çok çıkar. Onlar istediğini söyler, söyleyebilir!.. Onlar sevmediklerine, siyaseten karşı olduklarına diledikleri gibi yüklenebilir, hatta hakaret de edebilir. Bundan dolayı da kimseye hesap vermez. Çünkü onlara kimse hesap sormaz, soramaz. Hatta merkez medya onların söylediklerinde daima bir haklılık payı bulur. Yani onlar gerginlik çıkarma hakkına doğuştan, yahut sonradan kazanılmış bir hakla sahiptirler. Ama merkez medyaya göre gerginliği giderme, yani daima alttan alma görevi hükümetin olmalıdır... Acaba bu yüzden mi, Erdoğan çaresiz "Ben sizin zenci kardeşinizim..." demek zorunda kalıyor? Yine burası Türkiye olduğu için ve her dem komplo teorileri revaçta olduğu için; hem vatandaş hem piyasalar çok kolay tedirgin edilebilir. "Tarafsız Cumhurbaşkanı", bazı durumlarda taraf olduğunu açıklayarak, birtakım icraatta bulunur. Onunla arası iyi olan ve geçmişinde darbe müteşebbisliği bulunan bazı yazarlar da, onun adı üzerine kurulu; ileriye dönük birtakım senaryolar yazabilir... Bu senaryoların çeşitli kalemlerce yorumlanması da bambaşka fantezileri, muhtemel gerçek gibi sunabilir! Bunun sonucu ne olur derseniz; geçen cuma gününü iyi takip etmediğiniz anlaşılır. Durumun özeti şudur: Dolar yüzde 4.3 artmıştır, buna karşılık borsa da yüzde 4 inmiştir... Faizler de bilmem yüzde kaç çıkmıştır. 2001 Şubat'ında anayasa kitapçığını fırlatarak; kaçınılmaz hale gelmiş büyük ekonomik krizi tetikleyen Sayın Cumhurbaşkanı, bu defa da dolaylı olarak yaşanan dalgalanmanın merkezinde yer almış gibi görünüyor... Çünkü bir süreden beri, Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında süren zıtlaşmalar, dışarıdaki kredi derecelendirme kuruluşlarının bile gündemine girmiş durumda. Türkiye'nin kredi notunu bu açıdan da ele alıyorlar... Dikkatinizi çekiyor mu acaba? Cumhurbaşkanının ülkenin ekonomik gelişmesine doğrudan ve tabii olumsuz yönden etki eden uygulama ve tavırları, hiç ele alınıyor mu? Hayır!.. Belli bir kesim sadece laiklik ekseninde Sayın Sezer'in tutum ve davranışlarını arkalıyor. Buna karşılık ekonomik sıkıntıları aşmak için yaptığı bir kısım icraatı; hem Cumhurbaşkanı hem de idari yargı tarafından engellenen hükümet eleştiri okları altında. İşte böyle durumlar ancak Türkiye'de olur. Burası Türkiye dedik ya; 28 Şubat sürecinde; kasetlerle, andıçlarla sahneye konan irtica oyunu sonunda, siyasi istikrarsızlık meydana getirilerek, hükümet düşürüldü ama; ülke ekonomisinin de dibe vurması sağlandı!.. Halk bir gecede yarı yarıya fakirleşti. Yurt dışına kaçan milyar dolarların miktarı konusunda rivayetler muhtelif. Bugünlerde Dinç Bilgin'in de ifşaatı ile, o andıçların, irtica hikayelerinin nasıl yazıldığı biraz daha aydınlatılmış oldu. Aslında bilenler biliyordu. Yani rejim ve laiklik adına yürütülen propagandaların, ne gibi tezgahlarda üretildiğini; bunun altında yatan gerçek sebeplerin ne olduğunu, "Bugün ne yazalım paşam?!" diye çanak tutan bazı meslektaşların ve onlara "Kafanıza göre bir şey çakın!.." diyen anlı şanlı bazı paşaların vatan sevgisinin, aslında ne gibi bir sevgi veya sevda olduğunu bilenler biliyordu. Ama onların gerçekleri bilmesi bir şey ifade etmiyordu. Çünkü onların sesi fazla çıkmıyordu, çıkamıyordu. Çünkü gerçekler kolaylıkla tersyüz edilebiliyordu. Çünkü neticede burası Türkiye idi... Şimdi de aynı durum. Yine aslı astarı olmayan birtakım iddialarla, bazı çevrelerin ve bazı zümrelerin, Çetin Altan'ın deyimiyle "Hazineden geçinmeli saltanatların"ın devamı için, oyunlar tezgahlanıyor. Bakınız toplumun en fazla gelire sahip yüzde 10'luk kısmı, yani en zengin 7 milyon, milli gelirden yüzde 34.1 pay alıyor. Peki en fakir yüzde 10, yani en alttaki 7 milyon ne alıyor? Yüzde 2, yazıyla sadece yüzde iki!.. Arada kaç kat fark var? Tam 17 kat... Olsun burası Türkiye. Burada her şey olabilir. Fakirlerin durumu önemli değil. Zenginlerle aralarında 17 kat fark olması da önemli değil. Siz gelecek sene Çankaya'ya kim çıkacak ona bakınız!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.