Çelişki, yalan, fesat...

A -
A +

Ciddi fikirlerin olmadığı yerde, tezvirat fink atar... Şu günlerde, tam da böyle bir durum söz konusu. Yalanın, çelişkinin, fesadın bini bir para!.. Birileri siyaseti, hükümeti ve tabii neticede bütün vatandaşları sindirebilmek için, her yolu deniyor. Her gün yeni bir tehlike hortlatılıyor... Hatta bu muhayyel tehlikeleri daha da büyük gösterebilmek için, sürekli olarak öküz altında buzağı aranıyor. Mesela Başbakan, yurt dışına gidecek olan öğrencilere nasihatte bulunurken, Batı'nın ahlâksızlığından mı bahsetti; al sana tehlike! Vaay, demek Batı'ya ahlâksız dedin. O zaman sen Batı'ya karşısın. Zaten başından beri karşı olduğundan şüpheleniyorduk. İşte, sonunda kendini ele verdin... Böyle komik, tuhaf ve mantıksız şeyler. Oysa biraz aklı, iz'anı, insafı olan herkes; Batılılaşma yolunda yapılan yanlışları bir çırpıda görür. Batının ilmini, teknolojisini, insanlara refah getirecek iktisadi başarılarını vs. almak yerine; onun yalnızca tüketim tarzı, kozmopolit hayat anlayışı, toplumu ve bireyleri çökerten süfli alışkanlıklarının daha fazla benimsendiği kaskatı bir gerçek değil midir? Başbakan Erdoğan'ın da işaret etmek istediği, bundan başka bir şey değil. Ama birileri buradan yola çıkarak, Türkiye'nin aslında şeriat devletine götürülmek istendiğini iddia edebiliyor!.. Bu evhamlar yeni değil şüphesiz. Bir vakitler komünizm tehlikesi ile korku salınıyordu: "Bu kış komünistler gelecek..." diye alarm veriliyordu. Niye yazın değil de kışın? Sebebi belli değildi. 1980'lerde rahmetli Özal, kaçak sigara olayını sona erdirirken; Türk Parasını konvertibl hale getirirken, yabancı paraların da cepte taşınmasını serbest bırakırken; malum çevre yine bağırıyordu: "Türkiye batacak... Ekonomi iflas edecek... Hazine tamtakır hale gelecek... Devlet satılıyor..." Bunların hiçbiri olmadı. Tam tersine Türkiye büyük bir ekonomik kalkınma gerçekleştirdi, dünya ile rekabet edebilir hale geldi. Ama felaket tellallarının önde gelen isimlerinden olan ve özelleştirmeye en büyük engeli çıkaranlardan biri olan Mümtaz Soysal, bugün hâlâ daha toplumu silkinmeye ve herkesi "Yıktırmayız..." diye bağırmaya çağırıyor!.. Malum kesime göre, baş örtüsü en büyük tehlike! Laiklik elden gidiyor. Bu yolla ülkeye şeriat getirilmek isteniyor... Bu konuda o kadar saçma sapan şeyler söyleniyor ki, tarifi mümkün değil. Fikren iflas etmiş olan bu kesim, işi yalan dolana, tezvirata ve fesat çıkarmaya dökmüş... Bu ne zavallılık! Meşru zeminde ve hukuk çerçevesinde, yapılmak istenen bir düzenleme, gayrimeşru yollardan engellemeye çalışılıyor. Bunun için askerî cenah işin içine çekmeye çalışılıyor filan... Son derece normal ve yalnızca ailevi sebeplerle olduğu açıklanan bir korgeneralin istifa olayını bile, götürüp baş örtüsüne bağlamaya yelteniyorlar. Neymiş, vaktiyle bu general; bir resmi geçitte fes ve peçe takmış olan öğrencilerin bulunmasına tepki göstermiş. Onlara göre demek ki, şimdi de paşa, baş örtüsüne tepki olarak istifa ediyor. Ne kadar ayıp! Ne kadar çirkin!.. Neredeyse yüz yıldır, haksız şekilde sürdürdükleri imtiyazlarını kaybetmeyi, siyaseten başarısızlıklarını, fikri alandaki yobazlıklarını, "rejim ve laiklik tehlikede" diyerek kamufle etmeye çalışanlar, şunu kabullenmek zorunda: Demokrasi geliştikçe, sahte korkuların; komploların, etkisi gitgide azalacaktır. Dolayısıyla bu utanç verici tezvirat; çok uzak olmayan bir gelecekte, sahiplerinin dahi yüzünü kızartacaktır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.