Öncelikle bir gerçeğin altını çizelim: Siyaset ve liderlik öyle kasket, gömlek ve kravat işi değildir. Bu aksesuarlar, medyanın, Kemal Kılıçdaroğlu'nun altına koyduğu bir "uçurtmadır". Bu "uçurtma" tabirini, Fatih Çekirge'den (Hürriyet) ödünç aldım. Bana kalırsa buna rüzgâr demek daha doğru olur. O rüzgâr veya uçurtma, lider adayının altından çekiliverdiğinde düşüş çok fena olur... Nitekim başlangıçta kayıtsız-şartsız gaz verenler, hemen çark etmeye başladı. Daha dün bir, bugün iki!.. CHP'nin bu şekilde yenilenmeyeceğini, yeni seçilen Parti Meclisi'ne bakarak da rahatlıkla anlayabilirsiniz. Geçici bir süre için, âdeta gizli bir el tarafından bir araya getirilen, ancak her biri ayrı telden çalan kimi şöhretli, kimi torpilli isimlerin meydana getirdiği halitadan, iktidar hamuru çıkmaz. Bu iş medya rüzgârı ile olsaydı, şimdiye dek ne seçimler kazanılır; ne iktidarlar kurulurdu... Fakat tam altmış seneden beri CHP, bu milletten iktidar vizesini alamıyor. Acaba neden?!. İkide bir, Bülent Ecevit'in 1973 ve 1977 seçimlerinde CHP'yi birinci parti yapmış olmasına gönderme yapılıyor. 1973'teki durum, Adalet Partisinin 1970'te bölünmesi ve 1971'de verilen askerî muhtıranın meydana getirdiği travmatik ortamın sonucu idi. 1977 erken seçimlerinde de Ecevitli CHP, Kıbrıs Harekâtının rüzgârı ile gitmişti. Unutmayalım ki, 1977 seçimleri; en fazla mükerrer oyun kullandığı seçim idi. Rauf Tamer yıllarca şu soruyu sordu: "4.5 milyonluk İstanbul'da nasıl oldu da 3.5 milyon oy çıktı?.." Tabiatıyla bu sorunun cevabını hiçbir zaman alamadı. 1977'de yüzde 41 oy alan CHP, Ecevit'in tarihte görülmemiş kuyruklara yol açan iktidarı sonrasında, yapılan ara seçimlerde tam bir hezimet yaşadı. Neyse bu hikâyeleri başka kaynaklardan okuyabilirsiniz. Gelelim CHP'nin yenilenme meselesine... CHP bugünkü haliyle restorasyonu mümkün olmayan asar-ı atika'ya benziyor. Hani kimisi içten içe çürümüş, kimisi yer yer yakılmış ve o haliyle tamiri mümkün olmayan, asar-ı atika... Taa İttihatçıların sahneye çıkışından bu yana edindiği gelenekleri bırakma niyetinde olmayan, özü itibariyle yeniliğe kapıları kapalı bir partinin yenilenmesi o kadar kolay mı? Rahşan Ecevit'in, "Bülent'i de getirdim..." demesi hiçbir şey ifade etmiyor. Zira Bülent Ecevit hayatta olsaydı, asla o kurultaya gelmezdi. Avni Özgürel (Radikal) yazdı: "Bülent Ecevit'e göre 12 Eylül Yönetiminin yaptığı tek doğru iş CHP'yi kapatması" imiş... Varın gerisini hesaplayınız! Netice: CHP'nin gerçek anlamda yenilenebilmesi için, altı oklu sembolü dahil, her şeyiyle değişmesi gerekir. Bunu Ecevit zamanında 'Güvercin' sembolü ile yapmak istemişti, ama başaramadığı için, CHP'yi terk edip DSP'yi kurmaktan başka çare bulamamıştı. Yani CHP'yi yenilemek Kılıçdaroğlu'nu çok aşan bir konudur. Yanlış havaya kapılmayalım!..