CHP'de öncelik "iç iktidar" meselesi...

A -
A +

Kemal Kılıçdaroğlu, liderliğini kanıtlamak için altı pek fazla doldurulmayan, hatta kimi zaman hiç doldurulmamış; şova dönük söylem ve eylemlerle bugünü kurtarma, yarınlar için de zaman kazanma gayretinde... "Diyarbakır'ı Paris yapma..." vaadi başka türlü nasıl yorumlanabilir ki? Ancak öbür taraftan da, Kılıçdaroğlu'nu 'öğütme' amaçlı çarkın dişlileri hızlıca bileniyor!.. Deniz Baykal, son altı aydır girdiği siperden çıkmaya ve bu süre zarfında hiç yapmadığı kadar konuşmaya, hem de keskin şeyler söylemeye başladı. Parti'nin diğer sıklet merkezi Önder Sav ise, şimdilerde sanki tam siper yapmış pozisyonunda. Lakin bu sessizliği, Sav'ın "eylemsizlik" sürecinde olduğu şeklinde yorumlamak bazılarını fena halde yanıltabilir. Şurası kesin, CHP'de iç iktidar için kılıçlar yeniden çekilmiş durumda. Kılıçdaroğlu ismiyle Kurultay'da Baykal'a karşı, Parti Yönetiminin değişmesinde ise Sav'a karşı bir süre için netice alındı. Ama bu neticenin kalıcı olmadığı, olamayacağı da ayan beyan ortada. Kılıçdaroğlu'nun "YENİ CHP" demesine, Önder Sav âdeta köpürmüştü. Daha çok medyanın ve devamında iktidar özlemiyle yanıp tutuşan parti tabanının rüzgârı ile, Kılıçdaroğlu; Sav'ın parti merkezindeki sultasını kısmen çözüp kendisini savabildi. Gerçi bu arada "YENİ CHP" lafını da artık pek ağzına almaz oldu. Şimdi benzer bir hamle bu defa, Baykal cenahından kendisine yönelmiş durumda... Baykal, Kılıçdaroğlu'nun partiyi yeni alanlara açma ve iktidar için başka partilerle iş birliği yapma niyet ve teşebbüslerine karşı, radikal itirazlar seslendiriyor. Diyor ki: "Kestirmeden iktidar olma düşüncesi, çok büyük zararlara yol açabilir..." Deniz Bey burada aynı anda pek çok noktaya parmak basmak istiyor. Birincisi 1991'de o zamanın CHP'si olan SHP'nin HADEP ile yaptığı iş birliğinin partiye nelere mal olduğunu hatırlatıyor. İkinci olarak, CHP'nin tarihî misyonuna işaret ederek; "Partinin fikriyatının ortadan kaldırılamayacağı", kimi kontrolsüz yenilik ve değişikliklerin, CHP'yi esas fonksiyonundan koparacağı ikazında bulunuyor. CHP'nin asli misyon ve fonksiyonları için gerekirse muhalefette kalmayı tercih etmesi gerektiğini ihsas ediyor ki, bu durum esasen 'Baykal Dönemi' CHP'sinin politik tavrının ta kendisidir... Gelgelelim Kılıçdaroğlu ve diğer pek çok CHP'li de iktidar olmak için, artık bazı şeyleri değiştirmenin şart olduğuna inanıyor. Bunun ilk adımı da CHP'nin gerçekten bir değişim sürecine girmesidir ki, CHP adına hiç de kolay bir durum değildir!.. CHP değişmeden, o dar ve katı kalıpları kırmadan geniş kitlelere açılamaz. Bir kısım medyada estirilmeye çalışılan suni rüzgârlara bakmayın siz. Aslında CHP'deki tecrübeli siyasetçiler bu hususu gayet iyi biliyor. Fakat parti içi dengeler, hiziplerin güç mücadelesi ve kişisel istikbal endişeleri, kemikleşmiş yapının değişimini engelliyor. Değişim diye takdim edilen şeyler, hep kozmetik ölçüde oluyor. CHP'nin parti programı tepeden tırnağa değişmedikçe ve gerçek manada bir "SOSYAL DEMOKRAT" parti hüviyetini kazanmadıkça, genel başkan veya genel sekreterin isminin değişmesi, bir anlam ifade etmeyecektir. Ve CHP ülke iktidarından ziyade, parti içi iktidar için mesai yapmaya devam edecektir... Yakında bu iç iktidar mücadelesinin kızıştığını daha net biçimde göreceğiz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.