Parti içi demokrasi elbette çok önemli… Kendi bünyesinde demokratik işleyişi sağlayamayan partiler, ne ölçüde ülkede demokrasiyi geliştirme, güçlendirme iddiasında bulunabilir ki? Ancak bu meselede ifrat ve tefrit durumuna dikkat etmek gerekir. Zira parti içi disiplin de, başarılı siyaset yapabilmenin bir gereğidir. Yani bir partiye üye olan ve orada siyasi bir görev alan, belli bir makamı işgal eden kişi, aynı zamanda siyasi söylem ve eylemlerinde artık belli kurallarla bağlı olduğunu da hatırda tutmak zorunda…
Şayet “PARTİ İÇİ DEMOKRASİ” diyerek, herkes her aklına geleni yerli yersiz söylemeye kalkarsa orada bir fikrî anarşinin doğması ve dahi parti bünyesinde de idari zorluk ve krizlerin doğması kaçınılmaz olur. Bu konularda CHP’nin geçmişi sayısız örneklerle doludur. Daha seçilir seçilmez, kendine göre bazı absürt sebeplerle Meclis’e gelip ant içmeyi reddeden eski isimleri hatırlayınız. Veya parti içi muhalefet adına simgeleşmiş ve her fırsatta aykırı çıkışlarıyla malum kıdemli siyasetçileri unutmuş olamazsınız…
Çünkü onlar sık sık kendilerini hatırlatırlar! Asıl mesele şu ki, parti içi demokrasinin işleyişi ve parti üyelerinin de bu vadideki teamüller doğrultusunda siyasi faaliyette bulunması mühim. Zira herhangi bir partiye üye olan, o partinin tüzüğündeki hükümleri de kabul etmiş olur. Gelgelelim, bu konuda hemen bütün partilerin zaman zaman ciddi problemlerle yüz yüze geldiği ve siyasetin genelinde eksikliklerin mevcut olduğu da bir gerçek. Yani CHP’ye mahsus bir durum değil.
Ama CHP’nin öteden beri bir farklılığı var. Daha doğrusu kendi kendisini farklı gösterme çabası… ÖZGÜRLÜKÇÜ PARTİ kimliği ile öne çıkma gayreti. Gerçekten böyle midir? CHP içindeki çok seslilik, hizipleşme ve fraksiyonların eksik olmaması, sık sık yaşanan partiden kopmalar vs. Sadece parti içi demokrasi ile izah edilebilir mi? Mesela son zamanlarda bazı belediye başkanlarının yaptığı çıkışlar… Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın Ankara’ya kadar yürüyerek partisi önünde yaptığı eylem ve Genel Başkan’a karşı hakarete varan söylemler…
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun parti üst düzey isimleriyle birlikte yaptığı gizli Zoom toplantıları vb. Elbette genel başkanlara ve yönetime karşı parti içi kademelerden itirazlar gelebilir. Parti liderini ve yönetimini yetersiz, başarısız görüp değiştirme ihtiyacı duyanlar da olabilir. Bunların hepsi normal şeyler yani siyasetin tabiatı gereği. Ancak yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, parti mensubiyeti her şeyden evvel onun tüzüğünü yani siyaset üslubu ve sınırlarını kabul etmek olduğundan, belli konularda çizginin aşılmaması esastır. Aksi takdirde partinin disiplin kurulları devreye girer. Lakin her durumda da disipline başvurmak hoş bir şey değil. Beri tarafta, parti içindeki keşmekeş vaziyet dışa karşı zaafı da beraberinde getirir.
Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi, bugüne kadar sivri çıkışlar yapan isimlere karşı isteyerek veya mecburiyetten dolayı toleranslı davranmaya çalıştı. Bazı durumlarda da keskin tavırlar koymaktan geri durmadı. 14 ve 28 Mayıs seçimlerinden sonra, ısrarlı ve genel bir muhalefetle karşı karşıya kalan Kemal Bey, her zamanki üslubuyla kısmen toleranslı, bazen de sert tavır koyarak kendisine yönelen hamleleri savuşturmaya çalışıyor. Bunu olabildiğince sessiz ve derinden yapmaya gayret ediyor…
CHP sosyal medya ve medya planlama politikaları genel başkan yardımcılığının, milletvekillerine gönderdiği son bilgilendirme raporunda, önemli ikazlar yer alıyor. Bahse konu raporda, vekillerin televizyon programlarına çıkmadan evvel bu birime bilgi vermesi gerektiği hatırlatılıyor. Ayrıca her soruya her zaman cevap vermemelerini salık veriyor. Şahsi fikirler yerine, parti politikalarına uygun söylemleri tercih etmelerini bildiriyor. Bir nevi oto sansür durumu!.. Besbelli ki, son dönem parti içi dalgalanma Yönetim Katını yeni tedbirler alma mecburiyetinde bırakmış.
Vekillere yapılan uyarılarda ayrıca, kutlama mesajı dışında dinî konulara girmemeleri ve her soruya cevap vermemeleri de tavsiye ediliyor. Özgür Özel’in yaz Kur’ân-ı kerim kurslarına dair söylediği skandal sözleri hatırladınız değil mi? Bu konuda CHP’nin sicili malum!.. Özgürlükçü CHP, sansüre başvurmak gibi bir suçlamayla karşılaşmamak için, kişisel düşünceler konusunda şöyle bir istikamet vermeye çalışıyor. “Sizin fikirleriniz sonuna kadar doğru olabilir, ama önemli olan ne zaman ve kime söylendiği…” Burada bazı gazete ve televizyon mülakatlarında, muhalif isimlerin Kılıçdaroğlu ve ekibine karşı yaptığı sert eleştirilerin etkisi de söz konusu. Kolay değil. Kemal Bey ciddi bir sıkıntıyla yüz yüze. Bunu aşmanın yollarını arıyor…