Henüz daha taslağın taslağı bile ortaya çıkmamış olan, bir Anayasa çalışması bahane edilerek, böylesine gerilimi körüklemek; mevcut olmayan ve olma ihtimali de bulunmayan muhayyel tehlikelerden dem vurarak, toplumu tahrik etmek hangi ahlak ve iz'anın sonucu olabilir acaba?! Besbelli, 22 Temmuz seçimlerinin neticesini hazmedemeyen, sandıklar kurulmadan önce atıp tuttukları palavraların boş ve yanlış çıkmasının ezikliğini üzerinden atamayan dar zümre; yeni anayasa çalışmalarını bahane ederek, uğradığı derin mağlubiyet ve mahcubiyetin rövanşını almaya çalışıyor... Bunun için her yalana, her hile ve desiseye başvurmaktan çekinmiyor. Bazıları açıkça darbe çağrısı yapacak kadar ileri gidiyor. Bazısı hâlâ bu ülkede çok erken demokrasiye geçtiği yolunda saçma sapan yazılar yazıyor. Haber ve yorum kaynağı olarak sadece Garnizonu gören birileri; bütün hüneri ile postal parlatmaya çalışıyor. Üstelik bunu bir vatanseverlik edası içinde yapıyormuş görüntüsü veriyor. Kimileri de güya demokrasiyi savunuyormuş gibi yapıp; tepeden inmeciliğin borazanlığını sürdürüyor. Tam bir iki yüzlülük... Neyse ki halkımız bütün bu çirkinlik ve tuhaflıkları büyük bir soğukkanlılıkla izliyor. Yani vaveyla koparanlara hiç prim vermiyor. Onların iğrenç tahriklerine kapılmıyor. Okulların bahçesinden dahi kovulan veliler, sabır ve olgunlukla hareket ediyor. "Bu ne biçim baskı hemşerim!.." diyerek kraldan fazla kralcıların karşısına dikilmiyor. Başını örten kız öğrencilerin geri zekalı olduğunu iddia edecek kadar kabalaşan, bilim ve mantıktan uzaklaşıp yobazlaşan kimi rektörlere karşı, hayatının baharındaki genç insanlar, yaşını başını almış bazı etiketlileri utandıracak derecede vakar ve sükunet gösteriyor!.. "Hayat tarzımıza karşı tehdit var..." diye yırtınanlar bu yaşananları doğru dürüst değerlendiriyor mu acaba? Şüphesiz milletimiz her zamanki gibi; kötü niyetlileri, ajitatörleri, provokatörleri dikkatle takip ediyor. Daha önce pek çok kere yaptığı gibi; yarın kendisine müracaat edildiğinde; yalan-dolan ve gürültü-patırtıya hiç aldırmadan; büyük bir olgunluk ve sağduyu içerisinde yine kararını verecektir. Bu ülkede, demokrasi istikametinde büyük değişim; 1950 yılından itibaren başlamıştır. Bütün engellemelere, karşı çıkmalara, gizli açık bütün dirençlere rağmen bu değişim devem ediyor, edecektir de... Kuşaklar boyu beslenip semirdikleri düzenin değişmesini istemeyen mutlu azınlık; devletin niteliklerini, rejimi ve laikliği bahane ederek, ısrarla ortalığı bulandırmaya çalışıyor. Bunlar kendi menfaatleri uğruna, toplumun huzurunu kaçırmaktan çekinmiyorlar. Bu açık! Lakin ne yaparlarsa yapsınlar, demokrasinin gelişmesini ve kökleşmesini, hak ve hürriyetlerin genişlemesini engelleyemeyeceklerdir. Hasan Cemal'in şu yerinde tespitleri ile yazıyı bitirelim: "Anlaşılan o ki, korku tacirliği bu ülkede daha geçer akçe olmaya devam edecek. Korku pazarlanacak ki, bu ülkede demokrasi ve hukukun üstünlüğü biraz daha geciksin. Korku pazarlanacak ki, bu ülkede kimilerinin rejime ilişkin antidemokratik ayrıcalıkları ya da vesayet daha sürsün. Korku pazarlanacak ki, siyasal iktidara dönük baskı mekanizmalarıyla şu veya bu sonuç alınabilsin. Korku pazarlanacak ki, tiraj ve reyting kaygıları giderilsin. Yeni bir oyun değil bu..." Evet yeni bir oyun değil. Ama artık bu oyunlar tutmayacak. Halkımız tahriklere kapılmayacak!..