CHP'nin Kürt sorununun çözümü yolunda atmaya hazırlandığı adım, ister istemez toplumda bir merak (heyecan diyemiyorum) uyandırdı. Temenni edelim ki, dağ fare doğurmasın! Zira ülkenin iç ve dış güvenliğine ve toplumsal barışa en küçük bir katkının dahi, değeri büyüktür. CHP'nin, toplam on maddeden ibaret olduğu bildirilen çözüm planını, henüz bilmiyoruz... Ancak yarından itibaren, herhalde ayrıntılara da vâkıf olacağız. Hayli gecikmiş olmakla birlikte, şayet CHP gerçekten bu meselede elini taşın altına koyuyorsa, Türkiye hesabına bu olumlu bir gelişmedir ve mutlaka değerlendirilmelidir. Hiç şüphesiz, Kürt meselesini bahane ederek, otuz küsur yıldan beri her yanı kan ve ateşe boğan bölücü terör, bugün için ülkemizin en sıcak ve yakıcı meselesi... Dolayısıyla acil çözüm kaçınılmazdır. Bu noktada siyasi yapının iktidar kanadı kadar, muhalefetin de sorumluluğu söz konusudur. Çözüme katkı yapacak her türlü düşünce ve gayret, mutlaka değerlendirilmeli ve istifade edilmelidir. Bu açıdan, Başbakan Erdoğan'ın "ön yargısız" olarak, CHP'nin getireceği çözüm teklifine yaklaşması önemlidir. Şunu da net olarak kayda geçirmek lazımdır; Şimdiye kadar bölücü terörle mücadele alanında, iktidar ve muhalefet kanadı arasında beklenen ve olması gereken iş birliği hemen hiç olmadı. Dahası, AK Parti iktidarına kadar, esasen siyaset mekanizması da katiyen köklü ve gerçekçi bir yaklaşım gösteremedi. AK Parti'nin, ancak 2005 yılından itibaren belirgin şekilde alabildiği inisiyatif, hem devlet kurumlarında; hem de siyaset dünyasında gerektiği gibi kabullenilip desteklenmedi. Tam tersine, Erdoğan'ın iki gün önce Diyarbakır İl Kongresinde hatırlattığı üzere, kimilerince kösteklendi! Uzun yıllar, sadece bir güvenlik meselesi olarak algılanan bölücü terörün; sınır ötesinden çok büyük lojistik ve siyasi destek alması hasebiyle, tahmin edilenin ötesinde taban bulması ve güç sağlaması (PKK 36 ayrı ülkede örgütlenmiş durumda...), problemi kontrol edilemez noktaya taşıdı!.. Dolayısıyla MHP'nin, "Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır..." şeklinde özetlenebilecek teşhisi ve "PKK öncelikle silah bıraksın, sonra konuşalım..." tarzındaki çözüm yaklaşımı, temelde Türkiye Cumhuriyeti'nin son otuz yıllık politikalarından farksızdır. Ne yazık ki, bu politika günümüze kadar sonuç vermemiştir, bundan sonra vermesi de mümkün görünmemektedir. Bu sebeple, MHP'nin mesela ta baştan CHP'nin tekliflerine kapıyı kapatmak yerine, bu teklifleri müzakere ederek bilahare bir görüş belirtmesi daha doğru olurdu. Teröre karşı el birliği ile ve gerçekçi formüllerle mücadele etmenin ötesinde çıkış yolu yoktur. MHP de, CHP de, BDP de iktidarla birlikte elini taşın altına koymalı ve bu yakıcı meselenin halli için samimi gayret göstermelidir. Bunu yaptıkları takdirde, kesinlikle halktan daha büyük takdir ve tabiatıyla daha çok destek göreceklerdir. Bugüne kadarki siyasi söylem ve eylemler, hep gerilimi ve tabii ayrışmayı besledi. Artık buna bir son verilmeli. Ne de olsa, Türkiye'de belli bir siyasi olgunluk teşekkül etti. Sebebi ne olursa olsun, yanlış siyasi tavırlarla, bölücü örgütün değirmenine su taşınmamalıdır. Bunun hesabını vermek zordur!