Darbe Anayasası ile daha ne kadar?..

Sesli Dinle
A -
A +

12 Eylül 1980 Darbesinin üzerinden kırk üç yıl geçti… Bu ülke 41 seneden beri, darbecilerin hazırlattığı ve son şeklini verdiği bir “Anayasa” ile idare ediliyor. Peki, Darbe Anayasası ile nereye kadar?..

 

 

 

14 Mayıs Parlamento Seçimlerinin resmî sonucu ilan edildikten hemen sonra, bu köşede Yeni Meclis’in bir anayasa yapma iradesini ortaya koyması gerektiğini dile getirmiştik… (Bkz. 1 Haziran 2023-Çok sesli yeni Meclis’ten yeni anayasa çıkar mı?) Geçen zaman zarfında, değişik çevrelerden yeni anayasa ile ilgili bazı teklif ve çağrılar geldi. Ama doğrusunu isterseniz, beklenen heyecan ve reaksiyon bir türlü uyanmadı. Hâl böyle olunca tekrar tekrar sormak gerekiyor: DARBE ANAYASASI İLE DAHA NE KADAR? 1982 Anayasası 41 yılda tam 21 kere değişikliğe uğradı. Değiştirilmesi yasaklanmış klasik maddeler ile geçici maddeler hariç neredeyse her maddesi değişikliğe uğramış. Bazı maddeleri birden çok kere değişmiş. Anlayacağınız halk deyimiyle bu Anayasa yamalı bohçaya dönmüş. Yama yama üstüne olunca, başından sonuna kadar çelişki, boşluk ve tutarsızlıklara gark olmuş!.. Hukuk literatüründe çok özen gösterilen o ‘insicamdan’ eser kalmamış. 1982 yılında tanzim edilen muhtevasının yüzde doksanı kerrat ile değişikliğe uğrayınca, ortaya tuhaf bir tablo çıkmış. Dahası memlekette hükûmet sistemi değişmiş. Hem de bu anayasa değiştirilerek parlamenter sistemin yerine Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi getirilmiş. Özetle, Devletin siyasi karakterini ve yönetim sistemini, güçler dengesini tanzim eden Anayasadan bahsediyoruz. Eski tabiriyle Kânûn-ı Esasi veya Esas Teşkilat Kanunu…

 

İşte bu esas teşkilat kanunu ile yürütme gücünün mahiyeti temelinden değiştirilmiş. Yasama ve yargı “erk”lerinde de, bu idari sisteme göre, yeni düzenlemeler yapılmış… Anlayacağınız parlamenter sistem mantığına göre hazırlanmış ve en başından beri tartışmalı olan bir anayasa ile hâlâ yol almaya çalışılıyor. Tartışmalı dememizin sebebi, düpedüz bir darbe yönetiminin başından sonuna etkili olduğu, nihai şeklini bizzat verdiği bir hukuki metnin söz konusu olması… Hatırlanacağı üzere, Danışma Meclisi’nin teorik çalışmasına, “Kurucu Meclisin” esas yetkili uzvu olan MGK (Millî Güvenlik Konseyi) yani beş tane generalden müteşekkil yapı, nihai şeklini vermiş ve yine tartışmalı bir halk oylamasına sunmuştu. Zarf ve oy pusulalarının rengi meselesi ile aleyhte propaganda yasağı vs. malum tartışmaların başında gelir. Bu mahiyetiyle ilk günden beri, siyasi yelpazenin her kesimi tarafından kıyasıya tenkit edilen ve kökten değiştirilmesi çağrılarının hiç eksik olmadığı, ama nedense elle tutulur bir neticenin de hâsıl olmadığı tuhaf durum devam ediyor. Kime sorsanız mevcut anayasanın bu memleket için asla uygun olmadığı, günün ihtiyaçlarına cevap vermekten kesinlikle uzak olduğunu söyler. Lakin heyhat, yeni bir sivil anayasa yapma becerisi bir türlü hayata geçemiyor. Doğrusu çok tuhaf bir durum!

 

Aslında bazı dönemlerde, yeni bir anayasa yapabilme imkânı siyaseten hâsıl oldu. Fakat ne yazık ki, ideolojik saplantılar ile günlük siyasi çıkar endişeleri, toplumsal uzlaşmanın oluşmasına müsaade etmedi. Hâlbuki, anayasa meselesi partilerüstü bir konu. Burada millet ve memleket yararı her şeyden önce gelir, öyle değil mi? Siyasi nutuklarda hep böyle denilmiyor mu? O hâlde neden bir sivil anayasa yapılamıyor? Demek ki, bu işte sorumluluğu bulunan kişi ve kurumların, ön yargılardan sıyrılarak samimiyetle taşın altına elini sokması gerekiyor. Ülkenin istikbali adına, artık bir başarı hikâyesi yazılabilmeli. Millet Meclisi’nde bulunan 600 vekilin hepsi kendi politik çizgisi istikametinde bir gayret ortaya koymalı ve sonuçta da ekseriyetin rızasına mazhar olmuş bir metin ortaya çıkmalı. Ancak bunun için öncelikle, düzgün ve kuvvetli bir başlangıç yapılabilmeli. Evet, çok renkli ve çok sesli diye tanımlanan bu Meclis, nihayet sivil bir anayasa başarısını ortaya koymalıdır. Parlamento aritmetiği buna gayet müsaittir. Anayasa hazırlık çalışmalarında herkes ortak heyecanla yer almalı. Neticede büyük çoğunluğun benimseyeceği bir “toplumsal sözleşme”, ancak bu yolla sağlanabilir.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu tespiti ve çağrısı önemlidir: “12 Eylül Yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, üzerinde hâlâ konuştuğumuz, tartıştığımız 1982 Darbe Anayasasıdır. En ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, müzakere edelim…”

 

Tekrar altını çizelim; şayet gerekli gayret gösterilirse, bu Meclis’ten hem beşte üç çoğunluk (360 oy ve mecburi referandum) hem de üçte iki çoğunluk (400 oy) sağlanır ve Türkiye’nin zaruri ihtiyacı olan yeni ve sivil bir anayasa böylece vücuda gelebilir… Bu Meclis bunu başarırsa, milletimize karşı vazifesini gerçek manada yerine getirmiş olacaktır. Milletçe bu başarıyı bekliyoruz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.