"Darbelerle Hesaplaşan Meclis..."

A -
A +

Siyasi tarihimizle ilgili bilgiler, okullarda yeterince öğretilmediği, uzun yıllar boyunca resmî ideolojinin gölgesindeki yanlış tezlerle işlendiği için; halkımızın büyük bir kısmı (yüksek tahsil görmüşler de dahil), yaşanan olayların mahiyeti hakkında, maalesef doyurucu bilgiden yoksundur! Uzun yıllar, Cumhuriyet rejiminin yerleşip kökleşmesi için; tarihimiz âdeta 1923 yılından başlatılmış, bundan öncesi ya yok sayılmış; yahut Osmanlı Dönemi olduğu için, baştan aşağı karalanmıştır... Oysa dün, açılışının 92. Yıldönümü münasebetiyle törenler düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi, İstanbul'da işgal sebebiyle toplanma imkânı bulamayan Meclis-i Mebusan'ın devamıdır. Ve bu Meclis toplandıktan sonra, İstanbul'daki Meclis'in görüşmekte olduğu kanunları, kaldığı yerden görüşmeye devam etmiştir! Geçen hafta Salı günü, Başbakan Erdoğan; AK Parti Grubunda yaptığı konuşmada, TBMM'nin açılış törenleriyle ilgili olarak, Mustafa Kemal'in uzun bir telgrafını okudu. Ardından da, Büyük Millet Meclis'inin en yüksek karar mercii olduğuna ve bundan böyle bütün karar ve icraatın onun iradesine göre şekilleneceğine dair bir telgraf metnini okudu. İsteyen bu konuşma metnine internet ortamında erişip okuyabilir. Milli iradenin temsil yeri olan Millet Meclisi'nin konumu ve salahiyeti, hukuk devleti ve demokrasi için en önemli meseledir... Meclisin konumuna halel gelmesi durumunda, demokrasi ve hukuk devleti temelinden sarsılır! Bugüne kadar, Millet Meclisi'nin askerî baskı ve müdahalelere direndiği ve kısmen netice aldığı dönemler oldu. Mesela 1973 yılında, devrin genelkurmay başkanı Faruk Gürler'in bir günde âdeta paraşütle Meclis'e inip, kontenjan senatörü sıfatıyla cumhurbaşkanlığına aday olması, apaçık biçimde Meclis iradesini gasp teşebbüsüdür. O günlerde Adalet Partisi ve CHP'nin iş birliğiyle, bu teşebbüs boşa çıkarılmıştır. Evet, askerî baskı ve tehdit yüzünden, Meclis tam manasıyla irade koyup sivil bir kişiyi Köşk'e çıkaramamıştır. Ama o günkü Karargâhın, seçtirmek için bastırdığı üniformalıyı da seçmemiştir. Dün Başbakan Erdoğan'ın Meclis özel oturumunda söyledikleri bu açıdan çok önemlidir. Kısa bir alıntı yapalım: "... Bu Meclis, darbelerle yüzleşen, darbeleri sorgulayan, darbelerle artık hesaplaşan bir Meclistir. Gücünü milletten alan, millet kadar güçlü olan bu Meclis, yürütme ve yargı erkiyle birlikte, 92 yıl önce olduğu gibi bugün de tam istiklâlimizin ve aydınlık istikbalimizin teminatıdır... Meclis'i yok saymaya dönük her girişim, yanıtını alacaktır..." Nitekim 2007 yılı Nisanı'nda, 1973'tekine benzer şekilde Meclis iradesine ipotek koymaya yönelik teşebbüs (e-muhtıra,367 kararı vs.), gerekli cevabı almış; akabinde milletin kendisi de, seçim sandığında net olarak irade ve temayülünü izhar etmiştir. Böylece demokrasi ve hukuk devleti üzerindeki kara bulutlar dağılmış, her türlü askerî müdahalenin tarihin tozlu raflarına gömülmesi süreci başlamıştır... Daha da ötesi, Başbakan'ın ifade ettiği üzere darbelerle yüzleşme ve hesaplaşma süreci net biçimde başlamıştır. Milletin Meclis'i, askerî darbe ve müdahaleleri irdeleme iradesini ortaya koymuş bulunmaktadır. Şüphesiz bu çok önemli bir aşamadır ve "milli hâkimiyet" yahut "ulusal egemenlik" kavramının da gerçek karşılığıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.