Önceki gün İstanbul Üniversitesi'nin Merkez Binası'ında Darfur Meselesi ile ilgili olarak uluslar arası bir konferans düzenlendi. Orta Doğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği (ORDAF) ve İstanbul Üniversitesi işbirliği ile düzenlenen konferansta önemli gerçekler dile getirildi. İ.Ü Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, konferansın ev sahibi sıfatıyla yaptığı konuşmada, Türkiye'nin öncelikle bir insani mesele olarak Darfur ile ilgilendiğini, ama gerek Darfur Bölgesi ve Güney Sudan'da yaşayan nüfusun kahir ekseriyetinin Müslüman olması ve gerekse bu toprakların yüzyıllar boyunca; Osmanlı idaresi altında bulunmasından dolayı var olan tarihi bağlar, akrabalık ilişkileri, ortak kültürel değerlere dayanan güçlü sosyal ve siyasi sebeplerden ötürü, her açıdan bu mesele ile ilgili olduklarını dile getirdi. Darfur ve Güney Sudan meselesi, hali hazırda Afrika Kıtasında devam eden en dramatik problemlerden birisidir. Maalesef hegemonik güçlerin, güya insani açıdan ilgilenir göründüğü, ama haddizatında emperyalist politikaların uygulanması için pilot bölge olarak kullanılan ciddi bir problemdir Darfur... Nijerya'dan sonra en önemli petrol kaynaklarına sahip bir ülke olan Sudan'da, çeyrek asırdan beri devam eden; ancak son beş altı sene içinde iyice alevlenen Darfur ve Güney Sudan'daki iç çatışmalarda bugüne kadar, bazı kaynaklara göre iki yüz, bazılarına göre ise üç yüz bin kişi hayatını kaybetti. İki milyondan fazla insan da yerinden yurdundan koparak mülteci durumuna düştü. Bunların büyük bir kısmı yine Sudan topraklarındaki mülteci kamplarda barınmaya çalışırken, bir kısmı da Sudan hükümetine karşı savaşan silahlı örgütlere destek veren komşu ülke Çad'taki kamplarda hayat mücadelesi veriyor. 54 tane devlete bölünen Afrika Kıtasında, aslında onlarca Darfur var... Raunda, Demokratik Kongo Cumhuriyetinde (Zaire), Angola'da, Mozambik'te, Fildişi Sahili'nde, Liberya'da ve daha pek çok yerde on binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insanın etnik ve siyasi çatışmalarda hayatını kaybettiğini biliyoruz. Bu ülkelerin çoğunda halen eski sömürgeci devletler olan, Fransa, Belçika, Portekiz, İngiltere'nin vs. önemli miktarda askerleri mevcut olup, kimi zaman güvenliği sağlamada, kimi zaman da siyasi ve askeri darbelerin tezgahlanmasında aktif rol oynarlar... Darfur Konferansında bir konuşma yapan, Avrupa -Sudan Halkla İlişkiler Konseyi Müdürü Dr. David Hoile (İngiliz uyruklu), Batı ülkelerinin Darfur'da sergilediği kirli oyunları, iç çatışmayı körüklemelerini ve siyasi olarak uyguladıkları çifte standartları, Kuzey İrlanda meselesi ile kıyaslayarak çarpıcı bir şekilde anlattı. Dr. Hoile, Uluslar arası Ceza Mahkemesi'nin (UCM), Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir hakkında çıkardığı tutuklama kararının, Darfur meselesini temelinden dinamitlediğini ifade etti. UCM kararının barış çabalarına indirilen en büyük darbe olduğunu, zira bu kararla Sudan Hükümeti'nin hem Birleşmiş Milletler düzenine, hem de UCM'yi destekleyen Avrupa ülkelerine olan güvenini kaybettiğini anlattı. Konferans düzenleme komitesi üyesi ve Afrika uzmanı Doç Dr. Ahmet Kavas da, Osmanlı Döneminde Biladussudan olarak bilinen coğrafyadaki siyasi durumu özetle anlattı. Kavas, Darfur Meselesinin gerçek boyutu ile görülmesi ve anlaşılması gerektiğini, dünya basınındaki manüplasyon ve dezinformasyon sebebiyle, buradaki olayların çok saptırıldığını ve dolayısıyla çözümün de zora girdiğini dile getirdi. Darfur ile çok daha yakından ilgilenmek gerekiyor...