Anayasadaki "Değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez..." hükümler üzerinde tartışma yapılması bile, bazılarını fena halde rahatsız ediyor. Onlara göre, herhalde ilgili maddeye şöyle bir ilave daha yapmak gerekiyor: "Bu konunun hiçbir surette tartışması dahi yapılamaz..." İşte bunlar değiştirilmez kafalardır! 26 Ekim tarihli köşe yazımızda; AK Parti'nin, Türkiye'nin 81 vilayetinde anayasa konferansları, sempozyumları düzenlenmesi konusunda öncülük yapması gerektiğinden söz etmiştim. Bu naçizane teklifimden, muhatapların haberi oldu mu bilmiyorum ama, bu arada aynı konuda başka bazı olumlu gelişmeler görüyoruz. Bilkent Üniversitesinde düzenlenen bir sempozyumda, anayasa hukuku açısından çok önemli görüşler ortaya atıldı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç; her ne kadar "Bu konuları konuşmaya ne derece cesaret bulurum..." gibi bir ifade kullandıysa da; ben bunu onun mütevazı üslubuna hamlediyorum! Sayın Kılıç, en kritik zamanlarda görüşlerini hiçbir etkinin altında kalmadan cesurca izhar etmiştir. Anayasa konusunda da, herhalde uzak olmayan bir gelecekte, daha kapsamlı bir beyanına şahit olacağız. Sempozyuma konuşmacı olarak katılan Almanya Anayasa Mahkemesi eski Başkan Yardımcısı Prof. Winfried Hassemer şunları söylüyor: "Anayasalarda değiştirilemez hükümlerin olması demokrasi açısından kabul edilemez. Değiştirilemez hükümler yasaların uyum sağlayabilirliğini yok eder. Sosyal uyum gerçekleşemez. Oylanamaz bir şeyi ortaya koyarsak demokrasi sona ermiştir. Yine de, değiştirilemez ilkelerin haklılığının bulunduğunu düşünüyorum..." Esas dikkat çeken görüşleri, hazırladığı raporlarla, şimdiye kadar ismi sık sık gündeme gelen Anayasa Mahkemesi Raportörü Doç. Dr. Osman Can dile getirdi. Pozitif hukuksal normlar için değişmezlik iddiasının, ancak totaliter anlayışların ürünü olabileceğini vurgulayan Can; Türkiye'de Hegel anlayışı bulunduğunu ifade etti. Osman Can, bu anlayışın özelliklerini de şöyle özetledi: "Kutsallığı koruma uğruna siyasal alanı ortadan kaldırmak, siyaseti siyasal karar organlarının takdir sınırları dışına çıkarmak, her bir siyasal sorunu siyaset üstü konuma sürükleyerek çözümsüzlüğe mahkum etmek, zaman içinde siyaset mekanizmasının hiçbir sorunu çözemez hale getirmek, siyasete ve demokrasiye inancı ortadan kaldırmak, siyaset dışı bürokratik mekanizmalara siyasal sorunları deruhte etmek ve bunu hukuk devletinin bekasının gereği olduğunu söylemek, ya siyasetten nefret etmek ya da siyaseti demokratik sürecin ürünü olarak kabul etmemek..." "Anayasaların ebedi geçerliliğinin olamayacağını" seslendiren Can'ın görüşleri paralelinde yeni görüş ve açılımlar bekleyebiliriz. Tabii değiştirilemez kafalar çok bozulacak!..