istanbul'daki Değişim Liderleri Zirvesi, daha önce de burada kayda geçirdiğimiz üzere, çok önemli bir etkinlikti. Medyanın büyük bölümü İbrahim Tatlıses'e yapılan saldırıya kilitlendiği için, bu önemli zirve yeterince ilgi göremedi. Ama ilgili çevrelerde, bu zirvede ortaya konulan görüş ve düşüncelerin yeterince yankı bulacağından kimsenin şüphesi olmasın. Bu arada zirveye büyük katkı yapan ana sponsorlardan Erdem Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Zeynel Abidin Erdem'i, hem çok başarılı bir müteşebbis, hem vizyon sahibi bir yönetici, hem de yeri geldiğinde gerçekleri cesur biçimde dile getirme özelliğinden dolayı takdir etmek gerekiyor... Sayın Erdem zirvede "Bölgesel Güvenlik ve Küresel Enerji" ve "Küresel Ekonominin Geleceği" başlıklı 12 ve 15. Oturumlarda moderatörlük de yaptı. Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi'nin konuşması üzerine değerlendirmede bulunurken, Orta Doğu Bölgesindeki nükleer silahlanma tartışmalarıyla ilgili olarak şu çok önemli çıkışı yaptı: "Orta Doğu'da nükleer silah ya hiçbir ülkede olmamalı, ya da birinde varsa ötekinde de olmalı..." Tarık Haşimi'nin, Batı'nın, İran ve İsrail'e dair çifte standartlı politikasına yaptığı eleştiriye, Erdem'in bu reaksiyonla katkıda bulunması hakikaten dikkate değer bir husustur. Zira işadamları kritik meselelerde, genellikle ihtiyatlı bir tutum takınırlar. İşte bu sebepledir ki, aynı zamanda "Türk Amerikan İşadamları Derneği Onursal Başkanı" sıfatını taşıyan Sayın Erdem'in, doğruları tereddütsüz biçimde seslendirmesi, takdiri fazlasıyla hak ediyor... İsrail'in nükleer silahlanması hakkında, yıllardır bu köşede biz de fikrimizi sırası geldikçe izhar ederiz. Yakın zamana kadar, devlet adamları katında ilk defa, Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül dışında, yüksek sesle İsrail'in konumuna dikkat çeken kimse olmadı. Ama bu mesele artık, Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumu'nda ciddi biçimde, tartışılır hale gelmiş bulunmaktadır. Bu noktaya gelinmesinde, Türkiye'nin tavrı da önemli etki yapmıştır. ABD başta olmak üzere, Batı'nın tek gözlü ve çifte standartlı politikaları, ciddi biçimde sorgulanmaya başlamıştır. Evet... Değişim rüzgarları çok karışık ve sert biçimde esmeye devam ediyor. Suudi Arabistan askerlerinin, Bahreyn'in başkenti Manama'nın İnci meydanında; muhalif göstericilere ateş açmasıyla, Orta Doğu'daki değişim süreci yeni bir safhaya girmiş bulunmaktadır. Orada, S. Arabistan ve Bahreyn üzerinden dolaylı bir ABD - İran bilek güreşi devam ediyor!.. ABD Beşinci Filosunun karargahı burada. Ve burada Yönetim Sünni ama, nüfusun üçte ikisi Şii... Diğer taraftan Kaddafi'nin çöl fırtınasına dönüşen değişim rüzgarına karşı durma çabaları da, bölgesel ve küresel ölçekte yeni kaos ve denge kaymalarına çanak tutuyor... Yemen'de öfke dalga dalga kabarırken, isyan ateşini Suriye'de de tutuşturma gayretleri göze çarpıyor. Bu arada Japonya'da meydana gelen deprem ve tsunaminin yol açtığı nükleer felaketin, dünya ekonomik dengelerine hangi ölçekte darbe vuracağı da henüz tam kestirilemiyor. Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ne Orta Doğu'da, ne de Uzak Doğu'da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Unutmadan şunu da ilave edelim: 17 Nisan 2011 tarihinden itibaren Türkiye ile Rusya arasında vizeler kalkıyor. Ayrıca Erdoğan ile Medvedev Moskova'da, Akkuyu nükleer santralinin kurulması konusundaki kararlılığı, bir kez daha kuvvetle vurguladı.