"Demirel'den Hoca'ya çok sert mektup..."

A -
A +

Prof. Dr. Necmettin Erbakan, dün yüz binlerce kişinin katıldığı bir cenaze merasimi ile toprağa verildi. Kalabalıktan ötürü yer yer sıkıntılar yaşansa da, genel olarak sükunet ve olgunluk içerisinde defin işlemleri tamamlandı. Allah rahmet eylesin, taksiratını affeylesin... "Nasihat olarak ölüm yeter" mealindeki hadis-i şerif fehvasınca, her Müslüman'ın, vefat hadisesi ve cenazelerden çıkarması gereken pek çok ders vardır. Öncelikle "ölüm" denilen hakikatin herkes için kaçınılmaz olduğu, er veya geç; hayatın gençlik, olgunluk veya yaşlılık döneminde mutlaka ama mutlaka, nerede olursa olsun ecelin bizleri bulacağını unutmamak! Meselenin özü budur. Bunun devamında, kişinin hayat imtihanını ne derece başarıyla geçirdiği söz konusudur. Gerisi teferruattır! Cenazeye katılan cemaat ne kadar kalabalık olursa olsun, biliyoruz ve inanıyoruz ki mevtaya kabirde yalnızca amelleri arkadaşlık eder... Bu hatırlatmadan sonra ben yine, son günlerde çok konuşulan 28 Şubat Sürecindeki durumu anlatan bazı başlıklara değinmek istiyorum. Yazının başlığı, o günlerde atılan manşetlerden sadece biri. Devrin Cumhurbaşkanının Başbakana gönderdiği "zehir zemberek" mektuptan bahsediyor. O Başbakan dün defnedildi. O Cumhurbaşkanı halihazırda hayatta ve on gün önce kendisiyle helalleştiğini açıkladı. "Paşa paşa imzaladı.", "Ya uy ya çekil!"... Bugün Gazetesi'nin derlediği, o zor günlerin manşetlerinden bazısı. "Askerden RP'ye şok suçlamalar." Bu da, Genelkurmay'da yargıç ve savcılara verilen brifingde; Başbakan Erbakan, Adalet Bakanı Şevket Kazan ve RP'nin "irticai faaliyetleri"ni özetleyen bir başlıktı. Bunun yanında, "Rektörler uyardı.", "Ordudan son uyarı" gibi manşetler gırla gidiyordu. Dahası vardı; "Ordudan ambargo" başlığı ile, Genelkurmay Başkanlığı'nın irticai şirketlerin marketlerinden alışveriş yapılmaması yolundaki uyarısı duyuruluyordu. Ve koalisyon hükümetini yıkmak için yapılan diğer faaliyetler da vardı. Mesela şu başlık; "DYP Milletvekillerine açık çağrı: TARİHİ GÖREV SİZİ BEKLİYOR.." Beşinci kol faaliyetleri de gırla gidiyordu: "EMİRE FIRTINASI..." Emire, "şeyh" diye piyasaya sürülen piyonlardan Ali Kalkancı'nın resmî nikahlı karısı idi... İş buralarda da kalmıyordu... "HOCA YİNE ATEŞLE OYNUYOR..." tehditleri daha da ileri götürülerek şu başlıklar atılıyordu: "GEREKİRSE SİLAH BİLE KULLANIRIZ..." Alt başlıkta şu ayrıntı veriliyordu: Genelkurmay Başkanlığı, "Türkiye Cumhuriyetini yıkmaya çalışan irticaa karşı mücadelede gerekirse silah kullanacağını" açıkladı. Ve yine bu paralelde şöyle bir başlık: "GENELKURMAY'DA DÜŞMAN DEĞİŞTİ" Alt başlıkta da aynen şöyle deniliyordu: Türkiye'nin savunma anayasası yeniden yazıldı. Tarihte ilk kez dış düşman yerini "irticai faaliyetler" aldı... Evet, 28 Şubat Sürecinden yalnızca bir kesit. Peki on dört yıl sonra ne oldu? "ATEŞLE OYNUYOR" denilen "HOCA", dün bir milyondan fazla insanın katıldığı bir cenaze töreni ile uğurlandı. Törende Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Bakanlar ve Birinci Ordu Komutanı ile İstanbul'daki üst düzey komutanlar da iştirak etti. O gün Hocayı ve partisini, bir numaralı iç tehdit olarak irticaın merkezine oturtan Genelkurmay Başkanlığı, başsağlığı mesajında "Değerli bir bilim ve siyaset adamı olarak ülkemize yaptığı büyük hizmetlerinin daima hatırlanacağını" duyurdu. Bundan daha da önemlisi, Türkiye'nin "Savunma Anayasası"nda; bugün "İRTİCA" diye bir tehdit, artık yer almıyor. Nihayet Hoca'nın cenazesine Türkiye'nin her kesiminden ve her siyasi görüşten insanlar katıldı. Bu tablo çok ama çok olumlu bir tablo...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.