Deprem tacirleri!..

A -
A +

17 Ağustos 1999 Depreminin üzerinden on yıl geçti. Gölcük depremi, hem yol açtığı maddi ve manevi yıkım itibariyle, hem de İstanbul'a yani medya merkezine yakın olması hasebiyle, benzer felaketlere nazaran çok daha geniş olarak ve sık olarak gündeme gelmektedir. Bu büyük felaketten sonra, Türkiye'de âdeta yeni bir uzmanlık alanı öne çıktı!.. "Deprem profesörleri" ardı ardına televizyon ekranlarında arzı endam etmeye başladı. Bu gelişme dahi tek başına yeni bir durumdu. Deprem profesörlerinin ne dediğini, yine ancak kendileri anlıyordu. Yani halkın onları tam olarak anlaması da pek mümkün değildi. Ayrıca birinin dediğini ötekisi kesin reddediyordu. Kimine göre hemen yeni bir deprem kapıyı çalmak üzere idi. Kimisi de yine bilimsel yöntemlerle yaptığı kestirmelerden, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını ifade ediyordu. Öyle ki, deprem Prof.'ları arasındaki polemikler, bazen haftalarca televizyon ekranlarını kilitleyiveriyordu. Vebali boyunlarına, şayet rivayetler doğru ise, bunların bazısı işi ticarete ve ranta da dönüştürmüştü!.. Mesela İstanbul'un belli mahallerini, "deprem riski yüksek" diye gözden düşürüp buradaki emlakin kelepir fiyatına el değiştirmesini sağlamak; yahut tam tersine, filanca bölgelerin zemini gayet sağlam reklamını yaparak, buradaki arsa ve binaların fiyatını yükselterek birileri hesabına rant doğurmak... Bu konuda yine medyada epeyce iddia-karşı iddia seslendirildi. Deprem Prof.'larının her biri, kişisel özellikleri açısından da nevi şahsına münhasır tiplerdi... Velhasıl deprem dolayısıyla, yepyeni bir zümre teşekkül etmişti. Amma işin asıl vechesinde değişen fazla bir durum yoktu... Büyük depremden sonra, ülkenin pek çok şehrinde, inşaat ruhsatları durdurulduğu için, eski usul bina yapımları bıçak gibi kesilmişti. Söylenenlere bakılırsa, bu felaketten dersler çıkarılacak, imar-inşaat mevzuatı yeni baştan düzenlenecek, bundan böyle her şeyin nizama uygun olması sağlanacaktı... Velakin bu güzel sözler pek fazla realiteye dönüşemedi. Vak'a kimi iyileştirmeler olmadı değil. Ancak alındığı ve alınacağı bildirilen bütün tedbirlere rağmen, kaçak yapılaşma yani meşhur adıyla ifade edersek gecekondulaşma hadisesinin, önüne geçmek mümkün olmadı. Belediyelerin imar daireleri ile ilgili, öteden beri tedavülde olan nahoş hikâyeler sona ermedi ne yazık ki. Gene rantın karşı konulamaz cazibesi, kişi ve kurum olarak bazı adresleri fena halde etkiledi. Bu arada belediye imar daireleri ile, mimar-mühendis odaları, anıtlar kurulu vs. yetkili merciler arasındaki karşılıklı itham ve suçlamalar da azalmadı. Kısacası, eski tas eski hamam devam etti. Resmi rakamlara göre on yedi bin küsur kişinin hayatına mal olan Gölcük depreminden öyle büyük dersler çıkardığımızı söylemek kolay değildi. On yıl sonra şimdi ortaya konulan veriler, raporlar, imar mevzuatının durumu, ilgili kurumların uygulamaları ve geleceğe dönük alındığı söylenen tedbirlere bakıldığında, vaziyetin pek de iç açıcı olmadığı kesin olarak gözümüze batıyor. Bu arada deprem profesörlerinin asla birbirini tutmayan tahminleri de devam ediyor... Türkiye'nin boydan boya deprem kuşağı üzerinde yer aldığını, artık okuma yazması olmayan vatandaşlar da biliyor. Ama bu gerçeği bilmek tek başına sonucu değiştirmiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.