Depremler gündemi zorluyor!..

Sesli Dinle
A -
A +
Büyüklük derecesi ne olursa olsun, deprem korkusu halkımızı derinden sarsmış görünüyor!.. Bu durumun son örneği, önceki akşam Malatya Yeşilyurt’ta meydana gelen 5,3’lük sarsıntının yol açtığı büyük heyecan ve korku… Depremin kendisi fazla şiddetli olmamakla birlikte, insanlar önceden yaşadıkları travmaların etkisiyle hemen paniğe kapıldı. Resmî açıklamalara göre, balkon ve pencerelerden atlamak suretiyle yaralanan vatandaş sayısı iki yüze yaklaştı. 6 Şubat depremlerinin yaşattığı dehşet sebebiyle, böyle bir tablonun oluşması aslında şaşırtıcı değil. Ama çok düşündürücü. Bu tablo üzerinde çok ciddi durmak zorundayız. Bir şekilde insanlarımızı afet ve her türlü olağanüstü durumlarda, bilinçli ve soğukkanlı hareket etmesi, kontrolü kaybetmemesi noktasında yeterince eğitebilmeliyiz. Elbette bu hiç kolay bir şey değil. Uzun soluklu, sabırlı, dikkatli, ama ısrarlı bir eğitim gerekiyor. Bu eğitimde çok çeşitli katmanlar var. Okul eğitimi, iş yeri eğitimi, toplumun bütünü ölçeğinde sivil savunma uygulamaları ile sürekli ve genel eğitim. Her zaman verilen bir misal olduğu için biz de tekrarlayalım: Japonların bu meselede yakaladıkları başarıyı örnek almalıyız. Japonya çok fazla büyük depremler yaşayan bir ülke. Geçmişte büyük kayıplar da verdi. Fakat iki hususta dikkate değer başarılar yakaladı. Birincisi binaların depreme dayanıklı olarak inşası. İkincisi de afet karşısında Japon halkının gösterdiği sükûnet ve bilinçli davranış biçimi. Japonların bu başarıyı millî eğitim çerçevesinde, okul sıralarından başlattığı doğru ve kararlı tatbikatla başardığını biliyoruz.
 
1999 Gölcük depremiyle ülkemizde büyük bir kırılma yaşandı… O günden beri meydana gelen irili ufaklı her sarsıntıda, büyük panik ve telaş yaşanıyor. Sırf bu telaş ve panik sebebiyle, yaralanma ve ölüm olayları cereyan ediyor. Bunun devamında pek çok insanımızın maruz kaldığı psikolojik rahatsızlıklar ciddi boyutlarda. Bu sıkıntılı durumun toplumun genel sağlığı üzerinde hangi ölçekte menfi etkiler yaptığını tam olarak bilemiyoruz. Ancak durumun vahameti de ortada!.. Evet, bir taraftan yerleşim yerlerimizin altyapısını iyileştirerek depremin yol açabileceği yıkımlardan mümkün olduğu kadar kendimizi korumalıyız. Diğer taraftan insanlarımızın ruh sağlığını korumak ve afetlere karşı bilinçli, hazırlıklı ve dirençli olmasını sağlamak zorundayız. Ülke olarak büyük yıkım ve kayıplar yaşadığımız 17 Ağustos 1999 Gölcük depremine ne kadar hazırlıksız yakalandığımızı daha sonra fark ettik!.. Arama – kurtarma çalışmalarını yürütecek ve buna göre donanımlı birimlerimiz bile yoktu. Üzerinden tam 24 sene geçti. Geride bıraktığımız çeyrek asır boyunca daha pek çok büyük - küçük depremler de yaşadık. Genel olarak baktığımızda 1999’a göre bazı alanlarda hatırı sayılır şeyler yaptığımızı görüyoruz. Fakat maalesef her bir yeni vakada eksiklerimiz hemen karşımıza çıkıyor.
 
Mesele şu ki, afet şartlarının hangi boyutlarda vücuda geleceği belli değil. Dolayısıyla her zaman için en olumsuz ihtimale göre hazırlıklı olmalıyız… 6 Şubat depremleri yüzyılların felaketi idi. O çaptaki bir afete kısa zamanda yeterli seviyede müdahale etmek için, hiçbir ülke ve uluslararası kuruluşun imkân ve kabiliyeti kâfi gelemezdi. Ne yazık ki o durumu yaşadık. Yıkılan bütün binaların enkazına, aynı anda müdahale etmek için gerekli ekiplerin sayısının iki milyon kişi olması icap ediyordu!.. Böyle bir şey ise imkân harici idi. Türkiye bütün olumsuzluklara rağmen kendi millî kapasitesini seferber ederek ve dünyadan gelen yardım ekiplerini de doğru biçimde koordine ederek, mümkün olanı yapmaya çalıştı. Felaketin ilk iki gününde yeterli seviyede müdahale şansı olmadı. Ama takip eden günlerde insanüstü fedakârlıkla çalışan kurtarma ekipleri binlerce insanımızı enkaz altından kurtardı çok şükür.
 
Netice olarak Türkiye bir deprem ülkesi… Bilim adamlarının tespitlerine göre dünyadaki en riskli beş ülkeden biri durumundayız. Bunun sonucu olarak irili ufaklı depremler her gün, her saat kapımızı çalıyor!.. Bu vadide en büyük endişelerden biri muhtemel bir İstanbul depremidir. Deprem uzmanları kendi aralarında bazı görüş farklılıklarına sahip olsalar da, hemen hepsi yaklaşan bir deprem tehlikesini anlatmaya çalışıyor. Zaman giderek kısaldığına göre, hazırlık çalışmalarının da ona göre çok daha hızlandırılması gerekiyor. İstanbul’da bir buçuk milyon riskli bina var. Bunların 600 bini çok daha riskli ve öncelikle hasar alacak nitelikte… Türkiye genelinde dönüştürülmesi gereken altı buçuk milyon bina söz konusu. İşimizin ne kadar zor olduğunu söylemeye gerek var mı?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.