Derin fotoğraf!..

A -
A +

Usta ressamlar birkaç fırça darbesi ile resimlere namütenahi derinlik kazandırırlar. İnsanlar, bu resimlere her baktığında değişik bir boyut yakalar. Usta ressamlar gibi, usta fotoğrafçılar da objektiflerinden alabildiğine derinlikler yansıtırlar... Hrant Dink cinayetinin ilk zanlısının emniyette çekilen fotoğraflarında da hayli farklı derinlikler olduğu söylenebilir. Mesela medyaya verilen ilk fotoğraflardan birisinde; sanık gayet rahat şekilde, hatta bir kaşını kaldırmış (ve bir köşe yazarının da daha önce değindiği üzere) âdeta artistik poz vermişti. Acaba o poz, hadisenin derinliğini yansıtan bir bakış mıydı? Olaylara derinlemesine bakmasını bilenler, bunu daha ilk görüşte tespit etmiştir zahir... Fotoğraflar ve görüntüler medyaya peyderpey yansıtıldıkça; istendiği takdirde olayın ne kadar derinleştirilebileceği veya derinlik olgusunun ne denli gün yüzüne çıkarılabileceği de anlaşılmaya başlandı. Lakin, birkaç fotoğraf veya bazı görüntü parçalarından yola çıkarak; hadisenin tamamı için hüküm vermenin, olaylara derinlemesine bakmak anlamına gelmediğini de unutmamak lazım! 17 yaşındaki zanlının, İstanbul Valiliğince medyaya dağıtılan ilk görüntüleri, bu işlerden anlayan bilirkişilere hemen şu sözü söyletmişti: "Sanık âdeta beni yakalayın diye bağırıyor..." Kafasındaki beyaz bere dahi, tek başına bu hüküm için yeterliydi. Bir suçu işledikten veya öyle bir görüntü verdikten sonra, bir insan; şayet yakalanmak istiyorsa kendisini ancak bu kadar belli edebilirdi... Eğer bu cinayet olayı, hakikaten derin şekilde kurgulanmışsa; kim bilir daha neler çıkacak ve her gelişmeden sonra kim bilir işler daha ne kadar karmaşık hale gelecek!.. Bakınız malum fotoğraf ve görüntüler, en kritik zamanda olayın kendisinin önüne geçti. En azından bir müddet için. Bu herkesin düşünebileceği türden, geçici bir kamuflaj da olabilir veya psikolojik harekât yönü ağır basan derin kurgulamanın bir unsuru da... Bunu bilse bilse, "derin"lik uzmanları bilebilir. Bir şekilde sızdırılan "derin fotoğraf" veya görüntülerle, en azından şimdilik zihinler yeterince karıştırılmış ve gerek toplumda, gerekse emniyet birimleri arasında önemli ölçüde gerginlik meydana getirilebilmiştir. Yine hadisenin bütünü itibariyle; derinlik vasfının mevcudiyetini var sayarak düşünmeye devam edersek, gelişmeleri istenilen mecraya oturtmak için hayli zaman kazanılmıştır. Ama hemen belirtelim bu bir varsayım. Elimizde gerçek ve yeterli bilgi-belge olmadan kesin konuşmak mümkün değildir. Bu konuda erken hüküm verenler yanılmaktan ve yanıltmaktan kurtulamıyor. Çünkü hali hazırda birçok sorunun cevabı net değil. Tartışma konusu fotoğraflar hangi maksat ve niyetle çekildi? Emniyet operasyonlarında, Türk Bayrağı, kurum armaları veya zaman zaman sanık ve suçlularla birlikte ele geçirilen mermilerle oluşturulan ay-yıldız görüntüleri, vak'a-i adiyedendir. Daha önce yakalanmış olan bazı çok önemli sanık ve suçlularla birlikte; emniyet mensuplarının (hem polis ve hem de jandarmanın) hatıra türünden fotoğraf çektirdikleri de yine bilinmeyen bir durum değil. Şu halde, Samsun'da çekilen fotoğraf, niçin sadece tek bir açıdan; yani sanığa kahraman muamelesi yapma bağlamında değerlendiriliyor? Bu yaklaşımı medya kendiliğinden mi ortaya koydu, yoksa birileri özellikle yönlendiriyor mu? Eğer yönlendirme varsa, hangi maksatlarla yapılıyor olabilir? Görüyorsunuz soru sordukça olay ve gelişmeler kendiliğinden derinlik kazanıyor... Hadisenin derinlik veya genişlik boyutları, tam olarak kestirilemeden, kimileri acele hüküm veriyor. Genellikle de yanlış hükümler veriliyor. Daha önce de burada yazdığımız gibi, emniyet kurumlarına toptan suçlama ve ithamlarda bulunularak; müesseseler yıpratılıyor. Bu durum kesinlikle sakıncalıdır. Devlet kurumları içindeki yanlışlıkların, hukuksuzlukların; resmi görevlilerin gayrimeşru işlere karışmasının, usulüne uygun sorgulanması başka; kusur veya suçu sabit olmamış kişi ve kurumları toptan itham etmek daha başkadır. Genellikle bu ikincisi yapıldığından, şimdiye kadar aydınlatılması gereken hadiseler de hep karanlıkta kalmıştır. Çünkü en başta usul hatası yapılmıştır. Ne yazık ki, hâlâ daha bu hatada ısrar ediliyor!.. Bütün bunları göz önüne alınca, insan şöyle düşünmek durumunda kalıyor: Acaba "derin" diye nitelendirilen meselelere, böylesine üstünkörü ve sathi biçimde bakmak; apayrı ve hiç bilmediğimiz türden bir derinlik mi oluyor?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.