Ders aldık mı, alacak mıyız?

A -
A +

Başbakan Yardımcısı ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Merhmet Ali Şahin; Atina'da önceki gün sona eren 28. Yaz Olimpiyatlarının akabinde şöyle demiş: "Olimpiyatlardan gerekli dersi çıkardık, maalesef başarılı değiliz. İstanbul bu haliyle olimpiyatlara hazır değil..." Sayın Bakanın bu samimi ve gerçekçi açıklamasını memnuniyetle karşılamakla birlikte; yine de tereddüt ve endişelerim var! Şöyle ki; geçmişte olumlu-olumsuz her önemli hadisenin ardından benzer açıklamaları çok duyduk. Mesela: sel baskınlarından sonra, mesela depremlerden sonra, mesela büyük trafik kazalarından sonra, mesela bundan önceki olimpiyatlardan ve diğer beynelmilel spor müsabakalarından sonra genellikle bu kabil beyanlara şahit olduk ancak; acaba gerçekten ders almış mıydık?! Almış olsaydık, durum böyle mi olurdu?.. Bazı okuyucularımız, son günlerde sık sık spor konulu yazıların bu köşede yer almasını yadırgayabilir. Ama Olimpiyatlar gibi önemli spor organizasyonları dört yılda bir yapılıyor ve herkesçe bilindiği gibi; olimpiyatlar sadece sportif bir olay değil. Evrensel boyutta, ekonomik; siyasal, sosyal ve kültürel bir büyük faaliyet olduğu için, iddia sahibi bütün ülkeler, böyle bir organizasyona ev sahipliği yapma konusunda kıyasıya yarış içindedir. Türkiye de son yirmi yıldır bu yarışın içinde ama; ne yazık ki şimdiye kadar Olimpiyatları İstanbul'a taşıyamadı. 2012 Olimpiyatlarının da sahibi belli olduğuna göre (Paris); artık 2016'da mı olur, 2020'de mi, yoksa daha sonraki bir tarihte mi; bunu şu günden itibaren ortaya koyacağımız performans gösterecek! Eğer Sayın Mehmet Ali Şahin'in söylediği şekilde ders aldıysak; bugünden itibaren 2008 Pekin Olimpiyatları için hazırlıklara başlamamız lazım... (Hele birkaç gün geçsin, yorgunluklar çıksın, ondan sonra bakarız...) türünden işi zamana bırakma alışkanlığını sürdürürsek, emin olunuz ki Pekin Olimpiyatları da sonuç itibariyle bizim için Atina'dan farklı olmayacaktır! 70 milyonluk Türkiye; Atina'da altın madalya alabilen 57 ülke arasında, ancak 22. olabildi. Dahası "Ata sporumuz" denilen güreşte bir tek altın bile alınamadı. Grekoromen stilde bir gümüş bir bronz; bizim karakucak ve yağlı güreş stilimize daha uygun olan serbestte ise yalnızca bir bronz madalya alabildik. Sporun anası sayılan atletizmde ise tam bir hayal kırıklığı yaşadık. Spor dalları konusunda fazla teferruata dalmadan sistem hakkında konuşsak daha iyi olur: Bugüne kadar maalesef sistem ve politika yerine genel olarak bireysel ölçekte başarı aradık. Bu hem idareciler için, hem de sporcular için geçerli. Ve tabii ki, sonuç hep hüsran ve hayal kırıklığı oldu. Oysa doğru politikalar geliştirip doğru sistemler oturtabilseydik, netice mutlaka bugünkünden daha iyi olurdu. Bu sebepledir ki; Bakan Şahin'in doğru tesbitinin doğru politika ve icraatla devam etmesi şart. Aksi halde dört yıl sonra yapılacak açıklamalar da farklı olmaz!.. Elbette başarısıyla öne çıkan sporcularla öğüneceğiz; 19 yaşında şampiyon olan Halterci Taner Sağır ve Nurcan Taylan ile, 17 yaşında boksta gümüş madalya alan Atagün Yalçınkaya ile, çekiçte bronz alan ve Pekin için altın sözü veren Eşref Apak ile, 800 metrede istikbal için ümit veren 19 yaşındaki Selahattin Çobanoğlu ile geleceğe dair ümit besleyeceğiz ancak; bu gençlerin yanına yüzlercesini daha eklemek zorundayız... Hele güreşte, hele güreşte; bir an evvel tıkanıklıkları aşıp, gerekli seviyeye ulaşmalıyız. Yoksa yine mezar taşlarıyla öğünmek yahut geçmişi hatırlayıp iç geçirmek zorunda kalırız. Yaşar Doğuları, Hamit Kaplanları, Mersinli Ahmetleri, Celal Atikleri, Gazanfer Bilgeleri, İsmet Atlıları yetiştiren Türkiye, neden İsveç'in, Küba'nın, Rusya'nın veya İran'ın, yahut Bulgaristan'ın gerisinde kalsın? Onun için, Soruyu bir daha soralım; ders aldık mı, yoksa alacak mıyız?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.