2005-2006 Eğitim ve Öğretim Yılının ders zili dün sabahtan itibaren çalmaya başladı ve yaklaşık 14 milyon öğrenci sınıfları dolurdu... Komşumuz Yunanistan'ın nüfusunun 11 milyondan biraz fazla olduğunu göz önüne alırsak; üç aylık bir tatilden sonra ne kadar kalabalık bir kitlenin farklı bir mesaiye başladığını daha iyi anlayabiliriz. Esasen öğrencilerle birlikte öğretmenler, çocuklarıyla birlikte neredeyse her gün okula taşınan veliler ve diğer görevlileri de hesaba katarak, okulların açılmasıyla birlikte ülke bütünündeki her haneyi içine alan ve Haziran ayı ortalarına kadar sürecek yeni bir maratonun başlamış olduğunu çok daha net biçimde görebiliriz!.. Hem öğrenciler, hem de aileler açısından çeşitli engellerle dolu bir parkurda sürecek olan bu maraton; aslında Türkiye'nin dünyada bulunması gereken noktaya ulaşması için kazanması lazım gelen en temel yarıştır... Bu bakımdan dün Kütahya'da ders zilini çalan Başbakan Erdoğan'ın; "Eğitimi yeni bir kurtuluş savaşı ve milli mücadele olarak görüyoruz..." şeklindeki değerlendirmesi gerçekçidir. Tabii bu savaşı kazanması gereken "ilim-irfan orduları"nın donanımının da çağdaş şartlara ve ihtiyaçlara uygun olmak durumundadır! Aldığı maaşla ay sonunu zor getirebilen, kendi çocuklarının eğitim giderlerini karşılamakta zorlanan bir öğretmen, yerine göre 60-70, hatta 80 kişilik sınıflarda, bin türlü problemi bulunan öğrencilerle, cehalete karşı savaşı nasıl kazanabilir ki!.. Elbette ülkenin genel manzarası bütünüyle böyle değil. Ama bardağın hem dolu, hem de boş tarafını görmek gerekiyor. Türkiye'de gelişmiş ülkeler standartlarına uygun eğitim-öğretim veren, dünya ile rekabet edecek seviyedeki okulların sayısı az değil. Ama genel duruma baktığımızda, bu alanda hâlâ daha dünya sıralamasının orta alt kademelerinde bulunduğumuz gerçeği de gözümüze batıyor! Bu gerçeği göz ardı etmeden, kaydedilen gelişmeleri de görmeli ve değerlendirmeliyiz. Her şeyden evvel, geçen son iki öğretim yılı ve bu sene; ders zili çaldığında, devlet okullarında okuyan öğrencilerin ders kitaplarını bila ücret sıralarının üzerinde bulabilmiş olması çok önemli bir gelişmedir... Zira geçmiş senelerde, okulların başlangıç döneminde, öğrenci ve velilerin günlerce kitap kuyruklarında ömür tükettiklerini unutmuş değiliz. Unutmamalıyız da! Diğer taraftan; Başbakan dün bu konuda yaptığı konuşmada, dikkat çekici rakamlar sıraladı: Son iki buçuk yılda 60 bin derslik yapılmış olması, okullaşma oranı ve kalabalık sınıfla mücadelede büyük bir aşamadır. Aynı şekilde eğitim alanına 206 bin bilgisayar ve 45 bin okula ADSL hızlı internet erişiminin sağlanması da fevkalade bir ilerlemedir. Zira Erdoğan'ın belirttiğine göre, Cumhuriyetin kuruluşundan beri temin edilmiş olan bilgisayar adedi 174 bin imiş... Keza öğretmenlere uygun fiyatla 100 adet diz üstü bilgisayar imkanı sunulmuş olması da bu derece mühim bir hizmettir. Hükümetin son iki yılda, kamuya tahsis edilen kadroların yüzde ellisini eğitim alanında kullanması da bu "milli mücadele" anlayışındaki samimiyetin bir belirtisi olsa gerek. Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, gerçekten enerjik bir çalışma ile, eğitimin aksayan yönlerine neşter atıyor. Bu çerçevede 37 yıldır pek değişmeyen müfredatın yeni baştan ele alınmasını zikretmek gerekiyor. Her ne kadar, "Yat Ali Yat" ve "Uyu Ali Uyu" tekerlemeleri tek başına, eğitimdeki geri kalmışlığımızın sebebi değil ise de; bu alanda yeni hamleler yapabilmenin şartı, sarsıcı değişiklik ve yeniliklerin uygulamaya sokulmasıdır. Aksi halde, yılların getirmiş olduğu monotonluk, bezginlik, bıkkınlık ve hedefsizlik insanların başarılı olma isteklerine set çeker... Mutlaka insanları heyecanlandıracak, azmini arttıracak teşviklere ihtiyaç vardır. Bu açıdan baktığımızda, öğretmenler için tatbikata konulan: "stajyer", "uzman" ve "başöğretmen" gibi kariyer statüleri de insanları heveslendirecek bir uygulamadır. Ciddi, kararlı ve adil şekilde uygulandığı takdirde, muhakkak iyi neticeler alınacaktır. Özetleyecek olursak, bu seneden itibaren geçerli olmak üzere liselerin dört seneye çıkarılması başta olmak üzere, yeni eğitim ve öğretim yılı önemli değişikliklerle başladı. Temennimiz, halen mevcut olan ve doğabilecek eksikliklerin sür'atle giderilip; eğitim alanında medeni dünya ile sürdürmek zorunda olduğumuz yarışı iyi bir seviyede götürmektir. Yeni ders yılında, öğretmen, öğrenci ve velilere, kısacası bütün eğitimcilere başarılar diliyoruz.