Ders zili çaldı ama...

A -
A +

Yeni öğretim yılı yine çeşitli tartışmalarla başladı!.. Her sene kayıt parası, mecburi bağış; ders müfredatı, kitaplar, servis ücretleri, öğretmen açığı, kalabalık sınıflar, okula gidemeyen çocuklar, okul masraflarını karşılayamayan veliler vs. öğretim yılı başlangıcından sonuna kadar tartışılan başlıca konulardır. Bunların yanında başka konularda gündemden pek eksik olmaz. Okul binalarının sağlamlık derecesi, genel olarak donanım eksikliği, fiziki yetersizlikler, bazı idari uygulamalardan duyulan rahatsızlıklar, okulların civarında öğrencilerin can ve mal emniyetini tehdit eden şebekeler vs. vs. sene boyunca hep medyanın haber konularıdır. Bazen pire deve yapılır, bazen de önemli olaylar görmezlikten gelinir. Bu alanda medya duyarlılığı da epey tartışmalıdır... Dün ders zilinin çalmasıyla birlikte malum tartışmalar da başladı. İlk tartışma Cumhurbaşkanının yeni eğitim yılı dolayısıyla yayınladığı mesaj üzerinde alevlendi. Sezer eğitimde devlet denetiminin şart olduğunu belirterek; "Eğitimde tarikatların etkisinin önlenmesi" çağrısını yaptı. Milli Eğitim Bakanı da derhal buna cevap verdi. Öyle anlaşılıyor ki, bu vadide tartışmalar bir süre devam edecek. Eğitimde devletin yeri nedir? Şimdiye kadarki uygulamada devlet ne kadar başarılı oldu? Eğitimde devletin rolü nerede başlar ve neredeye kadar sürmeli? Eğitimde devletçi yaklaşım günümüzün küresel şartları karşısında ne kadar geçerlidir? Ülkemizde, özel sektörün eğitim sahasında sağladığı ilerleme sağlıklı ve yeterli midir? Bu konuların incelenmesi yeterince ve bilimsel şekilde yapılmış mıdır?.. Bu sorularına ve ilave edilebilecek daha pek çok soruya doğru ve yeterli cevap vermenin yetkililer açısından hayli zor olduğunu belirtmek gerekiyor. Ama Türkiye'de isteyen istediği gibi konuşabildiği için, söylenenlerin doğruluğu hemen hiç irdelenmez. Hele de konuşan kişi yüksek makam mevki sahibi biri ise; zaten titri sebebiyle böyle bir irdelemeye muhatap olmaktan peşinen kurtulur!.. A. Nejdet Sezer'in mesajı bunun çarpıcı bir örneğidir... Sayın Cumhurbaşkanı, ülkedeki eğitim meselelerinin çağdaş dünya ülkelerine göre seviyesini ve yeterliliğini biraz derinlemesine irdeleme ihtiyacı hissetmiyor. Sadece belli kalıp ifadeler ve klişe laflarla vaziyeti idare ediyor. Mesela halen memlekette ilk ve orta öğretim için asgari imkanlardan dahi yoksun olan kaç çocuk var? Diğer taraftan, ilk defa Türkiye bütçesinde Milli Eğitime ayrılan pay savunma payını da aşarak ilk sıraya yükselmiştir. Ama nedense medya bu çok önemli gelişmeyi adeta es geçmiştir. Lüzümsuz pek çok ayrıntıya yer vermekten kaçınmayan; hatta spekülasyona açık konuları zaman zaman özellikle öne çıkaran bir kısım medya, halkın bilmesi gereken olumlu gelişmeleri göz ve kulak ardı ediyor. Neden acaba? İktidar puan kazanır diye mi?! Halkı doğru ve yeterli bilgilendirme ölçüsü bu mudur? Ana Muhalefet Lideri Deniz Baykal da Cumhurbaşkanınınkine benzer bir mantıkla devletin eğitim hizmetinin zaafa uğradığını iddia ediyor? Nasıl yani? Sayın Baykal burada işin özüne fazla girmiyor. O da sloganlarla ve beylik laflarla vaziyeti idare ediyor. Peki yaklaşık dört yıllık iktidar süresince, yeni derslik sayısı, okulların bilgisayar teknolojisi ile donatılması, öğretmen açığının asgariye indirilmesi, okula gidemeyen yüz binlerce fakir halk çocuğunun okula kavuşturulması gibi; hakikaten takdire şayan hizmetleri ortada olan bu hükümetin; Ana Muhalefet Partisi tarafından olumlu görülebilecek bir başarısı yok mudur? Sayın Baykal, hükümetin yaptığı doğru şeyler için hakkı teslim etse dünyanın sonu mu gelir?! Ama olmuyor işte. Bazı insanlar değerlendirmeleri sadece siyah-beyaz zıtlığı içinde götürüyor. Ara tonları hemen hiç kullanmıyor. Böyle olunca da, bazılarına göre sürekli olarak ülkede kriz ve tehlike hüküm sürüyor!.. Ama gerçekler öyle değil işte. Türkiye'de her beş kişiden biri ilk ve orta öğretim öğrencisi. Problemlerin varlığını kimse inkar etmiyor. Ama olumlu gelişmeleri de inkar etmenin hiçbir mantığı yoktur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.