"Dilini koparma", asma kesme, kasaplık vs...

A -
A +

Bu köşede daha önce de, politik arenadaki üslup çirkinleşmesi defalarca dile getirildi. Başka kalemlerin de yaptığı gibi, toplumun bundan duyduğu rahatsızlık çokça vurgulandı... Fakat ne yazık ki, siyaset erbabı toplumdan gelen ikaz ve tepkileri pek de kale almıyor. O yüzden, zaman zaman ağır siyasi faturalar ödense de, politikacılar bu acı neticelerden ders çıkarmıyor! Son günlerdeki atışmalar bu bakımdan fazlasıyla iç karartıcı... Devlet Bahçeli, hükümetin terörle mücadele için gündeme soktuğu açılım projesini, başından beri "YIKIM PROJESİ" olarak nitelendiriyor. Son günlerde bunu hayli tırmandırdı. Bir konuşmasında "Taksim'deki canlı bombanın eylemi ne ise, Başbakan Erdoğan'ın PKK açılımı da odur..." dedi. Başbakan da, buna cevap verirken, "HEZEYAN" ifadesini kullandı. Ondan sonra da kantarın topuzu iyice kaçtı!.. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Erdoğan'ı doğrudan hedef alarak "O DİLİ KOPARIRIZ..." gibi, hiçbir ölçüye sığmayacak bir ifade kullandı. Burada hemen şu soruyu sormak gerekiyor: Sayın Mehmet Şandır acaba siyaseti bir 'pazu gücü' meselesi olarak mı değerlendiriyor? Ne demek dilini koparmak?!. Demokrasilerde siyaset beyin ve bilgi işidir. Siyaseti pazu veya süngü gücüyle yapma zihniyetinin demokrasilerde asla yeri yoktur ve olamaz. Mehmet Şandır ve arkadaşları, geçmişte kalan gençlik eylemleri ile siyaset yapmayı birbirine karıştırıyorsa, MHP bundan kesinlikle zararlı çıkar. Hırçın siyasi üslup, her zaman kaybettirir. Keskin sirke meselesi yani! Başbakan Erdoğan'ın "HEZEYAN" ifadesini kullanması elbette çok yanlıştır. Hezeyan, lügatte sayıklama; saçmalama ve ruh sağlığı yerinde olmayanların, abuk sabuk konuşması anlamına gelir. Ama beri tarafta, bir "devlet politikası" olarak icra edildiği kesin olan "açılım projesi"ni, PKK'nın intihar eylemi ile eş tutan değerlendirmenin de herhangi bir mantıki ölçüsü var mıdır? Sayın Bahçeli, vekilinin "dil koparma" şeklindeki tehditkâr üslubunu düzeltmesi gerekirken, aynı trendde devam ediyor ve "akıl ve iz'andan yoksun" olmakla itham ettiği Başbakana, "fitne saçan diline hakim olma" tavsiyesinde bulunuyor... Böyle bir üslubun hakim olduğu siyaset ortamında, ne sağlıklı diyalog olabilir, ne de ülke için hayati önem taşıyan kritik meselelerde, iş birliği ve ortak çözüm bulma imkânı söz konusu olabilir. Karşılıklı hakaret ve daha kırıcı olma yarışını sürdürmek asla akıl kârı değildir. Bu tarz üslup ve davranışları halkımız mutlaka cezalandırır. Siyaset ne asma-kesme, ne de kasaplık sanatıdır. Toplumu son derece rahatsız eden çirkin ve yakışıksız üsluptan herkesin kaçınması gerekiyor. Bu her şeyden önce "devlet adamlığı" icabıdır. Siyasette tehditle, hakaretle, şantaj yahut belden aşağı vurmakla sonuç alınabilseydi, daha önce bu yollara başvuranlar, şimdilerde keenlemyekun olmazdı. Bu arada, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Tayyip Erdoğan için söylediği; "Onu koltuğundan indireceğim..." yollu sözlerin de ne hukuk devletinde, ne demokrasi rejiminde hiçbir geçerliliği yoktur. Erdoğan'ın da dün Partisinin Grubunda söylediği üzere, demokrasilerde bu koltuklara millet getirir ve yine millet oradan götürür. Bu yalın gerçek her zaman göz önünde bulundurulursa, iktidar koltuğuna götüren yolun nereden geçtiği daha iyi anlaşılır. Sahi kabalıkla ve kabadayılıkla, iktidar olunduğu hangi demokratik düzende görülmüş ki?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.