Dış politika ve vizyon meselesi

A -
A +

Başbakan Erdoğan'ın "monşer..." nitelemesinden fena halde rahatsız bir olan kesim, Amerika-İsrail ekseninden bir türlü çıkamadığı ve olaylara geniş perspektiften bakamadığı için, hep aynı ezberleri tekrarlayıp duruyor. Kimileri kamuoyundaki tepkileri görüp hafiften çark etse de, bir kısmı hâlâ aidiyet taassubuyla saçmalayıp duruyor. "AKP diplomasisi...", yahut "Kasımpaşa'dan neden diplomat yetişmiyor..." gibi, zekâ ve seviye yoksunu sivri laflarla; Orta Doğu bölgesinde ve dünya genelinde olup bitenleri, gerçekçi biçimde anlatmak mümkün değildir. Doğru ve şahsiyetli dış politika, herhalde hakim güçlere teslimiyet demek değildir!.. Aynı şekilde Tayyip Erdoğan'ın şahsına veya partisine karşı duyulan öfkeyi dışa vurmakla, yahut "Batı Kampı"na bağlılık duygularını izhar etmekle dış politika analizi yapılamaz. Birilerini sürekli "Yandaş medya" diye karalayıp, sonra da en katı yandaşlığı pişkince yürütenlerin, dönüp dönüp "biz objektifiz" diye yalan söylemelerini kimse yutmuyor. Başbakan'ın Davos'ta, Türkiye Cumhuriyeti devletinin onuruna yakışır tarzda bir duruş göstermesini hazmedemeyenler, şöyle bir yalana sarılmış bulunuyor: "Bu tavırlarla Türkiye Batı'dan koparılıyor..." Bir de şu korkuyu pompalıyorlar: "Bu hareket Türkiye'ye pahalıya mal olacak... Bunun faturasını bir gün ödetirler..." Uzun yıllar boyunca, hep Amerikalıların gözüne bakıp görüş belirten, Batı'ya sadakat noktasında kusur etmeyen, İsrail ne yaparsa yapsın hep haklı gören zihniyetin temsilcilerine "monşer" demek; onların iddia ettiği üzere, TC'nin Dışişleri Bakanlığı mensuplarını aşağılamak değildir. TC Başbakanının kendi bürokratlarını bu şekilde hedef alacak derecede, akıl ve mantık dışı davranışta bulunması düşünülebilir mi? Dış politikada teslimiyet ve ürkeklik değil, vizyon lazımdır. Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Gazze konusunda ortaya koydukları politika ile Orta Doğu'da sahneye konulmak istenen bir oyunu bozduklarını açıkladı. Babacan, İsrail'in Gazze'deki saldırılarını tekrarlaması halinde, aynı reaksiyonu göstereceklerini çok kararlı bir dille ifade etti... Bölgede oynanmak istenen oyun ne olabilir? Gayet açık: Lübnan'da yeniden iç savaş çıkartmak. Lübnan'ı kullanarak Suriye'yi uluslararası yalnızlığa itmek. Nükleer programını gerekçe göstererek, İran'a bir ABD-İsrail ortak saldırısının zeminini hazırlamak... Nitekim, Radikal'den Ceyda Karan'ın (3 Şubat) yazdığına göre, İsrail'in Avustralya Büyükelçisi, Yuval Rotem, Sydney'de Yahudi topluluğuna konuşma yaparken, içeride bir kameranın varlığından habersiz olarak; Gazze operasyonunun aslında, bir yıl içerisinde İran'a karşı girişilecek saldırının bir ön hazırlığı olduğunu itiraf etmiş. Demek ki, neymiş? Alın size vizyon, alın size oyun!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.