Dış politikada ezber bozmak...

A -
A +

Türkiye'nin dış politikasında kalıplaşmış davranış biçimleri vardı: "Aman Amerika'yı kızdırmayalım...", "Aman İsrail'in hoşuna gitmeyecek bir söz söylemeyelim...", "Ne olursa olsun Avrupa'ya şirin gözükmeye çalışalım..." vs. Yani özü itibariyle pasif, çekingen, hantal ve genellikle statükoyu korumaya dönük bir dış politika anlayışı... Son altı yılda bu anlayış, köklü bir değişikliğe uğradı. Bu dönemde, kronikleşmiş kimi meseleleri cesaretle yeniden ele alan, proaktif, dinamik ve statükoculuktan ziyade değişim ve gelişimi hedefleyen, ülkenin potansiyelini değerlendirerek yeni fırsat ve oluşumların kapısını aralayan ve elbette temel olarak barışçılığı benimsemiş bir dış politika hüküm sürüyor. Bu çerçevede Başbakan Erdoğan'ın da, kendi üslubu ile birtakım ezberleri bozması, bazı çevreleri rahatsız etmiş görünüyor!.. Bilhassa İsrail'in Gazze'ye yaptığı insanlık dışı saldırının ardından, hükümetin ortaya koyduğu tavır; muhalefet partileri tarafından kıyasıya eleştiriliyor. Bütün uğraşılara rağmen, Türkiye'nin bu meselede sonuç itibariyle etkili olamadığı; daha da ötesi Hamas'tan yana fazlasıyla taraf göründüğü, bundan ötürü kendisine duyulan güveni kaybettiği vs. ileri sürülüyor. Acaba gerçekten durum böyle mi? Özellikle dış basındaki yorumlara ve yabancı devlet adamlarının beyanlarına bakıldığında, bunun aksine bir tablo görüyoruz. İçerideki iddialara inat, İsrail ile Hamas arasında ateşkesin sağlanmasında, Türkiye'nin uyguladığı mekik diplomasisi ile büyük rol oynadığı teslim ediliyor. Zira bugünkü şartlarda, bütün taraflarla diyaloğu olan tek ülke Türkiye... İsrail ile Hamas arasında, Hamas ile Mısır arasında, İsrail ile Suriye arasında ve hatta Suriye ile Mısır arasında doğrudan ve dolaylı teması sağlayan ülke Türkiye oldu. Unutmayalım, İsrail'in tek taraflı ateşkes ilanından 12 saat sonra, Hamas'ı da ateşkes ilan etmeye ikna eden Türkiye'dir. Türkiye'nin rasyonel, kararlı ve cesur tutumu hem bölgesel etkinliğini arttırmış, hem de küresel boyutta saygınlığını pekiştirmiştir. "Acaba Amerika buna ne der?", yahut "İsrail'i kızdırırsak başımıza ne gelir?" gibi, edilgen ve evhamlı düşüncelerle; reelpolitik ortamdan kaçmak yerine, özgüvene dayalı rasyonel, cesur ve itimat telkin eden bir duruş göstermek, niye yanlış olsun ki? Eğer dış politikada, dünya siyaset dengelerini iyi hesaplayabiliyorsanız; mevcut ve muhtemel riskleri doğru biçimde değerlendirebiliyorsanız, endişeye mahal yok!.. Türkiye ne ABD'den gelecek yardıma mahkum konumundaki Mısır'dır, ne de güvenliğini bu ülkeye emanet etmiş Suudi Arabistan... Türkiye bölgesel güçtür, ona göre de bir dış politika izlemek durumundadır. Ezberi bozulanlar rahatsız olabilir ama, doğrusu budur!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.