Dış politikamız ve çeşitli analizler

A -
A +

Son zamanlarda iç ve dış medya organlarında, Türkiye'nin dış politikası hakkındaki haber, yorum ve analizler, yoğun şekilde devam ediyor. Pazar günkü yazımızda (1 Kasım) özellikle dışarıdaki medya ve düşünce kuruluşlarında kurgulanan ve kimi zaman saldırı niteliğine bürünen bu tarz eleştirilerin mahiyeti üzerinde durmuştuk. Bugün de bir nebze yerli medyadaki çeşitli görüşler üzerinde durmak istiyorum. Belli bir görüş zaviyesinden hareket eden bir kısım yazar ve yorumcu, Türkiye'nin dış politikasını sadece iki noktadan hareketle değerlendirerek; eksen kayması veya 'Batı'dan uzaklaşma' ya da 'Doğu'ya daha çok yanaşma'... biçiminde sonuçlar çıkarmaya çalışıyor. Bahse konu iki referans noktası, Türkiye'nin İsrail'le ilgili son dönemlerde yaptığı dikkat çekici çıkışlar ve İran'a karşı, Batı Dünyasının genel tavrından daha farklı bir yaklaşım göstermesi... Bazı yazar ve yorumcular, özellikle Başbakan'ın İsrail' e dönük kimi eleştirilerini provokatif bir dille ele alıyor. Mesela "Erdoğan her fırsatta İsrail'i tokatlamaktan zevk alıyor..." türünden ajite edici ifadeler kullanılıyor. Bu hayli kışkırtıcı üslubun, ayrıca belli bir hedef ve maksadı var mıdır, yok mudur, bunu bir kenara bırakalım. Öncelikle şu tespiti yapalım: Halihazırda izlenen dış politika ve bunun üslubu ile ilgili olarak, Cumhurbaşkanı; Başbakan ve Dışişleri Bakanı arasında, uyum ve tutarlılık ve tempo açısından uzun yıllar sonra yakalanabilmiş büyük bir insicam var. Geçmiş dönemlerde Çankaya, Başbakanlık ve Hariciye arasında sık sık çelişkili davranışların baş gösterdiğini hatırlayalım... Sayın Gül'ün dört yıl başarıyla sürdürdüğü dışişleri bakanlığından sonra, oturduğu Cumhurbaşkanlığı koltuğunda da aynı dirayeti sürdürmesi; Başbakan Erdoğan'ın şüphesiz tarih şuuruna uygun geniş vizyon ve buna paralel kararlılıkla dış ilişkilerde ortaya koyduğu basiretli politikalar, muhalif-muvafık çevreler tarafından takdirle izlenmektedir. Elbette bugünkü proaktif dış politikanın en önemli fikir babası Prof. Ahmet Davutoğlu'dur. Sayın Davutoğlu, daha danışmanlık hizmetine başlamadan önce, Türkiye'nin dış politikasına dair çok ciddi bir teorik çalışma yapan kişidir. "Stratejik Derinlik-Türkiye'nin Uluslararası Konumu" (2001), ismini taşıyan kitabında; Davutoğlu, Türkiye'nin güç parametrelerini yeniden yorumlayarak; ülkemizin coğrafya, tarih, nüfus ve kültür gibi sabit güç unsurlarını ve ekonomik, teknolojik ve askerî kapasite gibi potansiyel güç verilerini uluslararası ilişkiler disiplini çerçevesinde irdelemiştir. Aynı şekilde, 'Yakın Kara Havzası' başlığı altında, Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkasları, 'Yakın Deniz Havzası' başlığı altında Karadeniz, Doğu Akdeniz, Basra Körfezi ve Hazar havzasını; 'Yakın Kıta Havzası' başlığı altında da, Avrupa, Afrika, Güney Asya, Orta ve Doğu Asya coğrafyasının analizini yaptıktan sonra stratejik planlama uygulama alanlarını tek tek ele alarak bugüne kadar pek yapılmayan derli toplu bir teorik çalışmayı literatürümüze kazandırmıştır. Aynı eserinde Davutoğlu strateji alanında teorik çalışma azlığının ortaya çıkardığı sonuçlara da dikkatimizi çekiyor. Kısacası Ahmet Davutoğlu, bugüne kadar, Dışişleri Bakanlığını üstlenen pek fazla kimsenin sahip olmadığı bir donanımla, şimdi o teorik çalışmanın pratiğini de enerjik bir şekilde ve başarıyla uygulamaktadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.