Dönsün dönsün, belki hareket gelir!..

A -
A +

Anavatan Partisi eski genel başkanı ve eski başbakanlardan Mesut Yılmaz, Yüce Divan'daki yargılanmasının (şimdilik) sonuçlanmasının ardından siyasete dönebileceği mesajını verdi. Yılmaz 16 aydan beri Yüce Divan'da yargılanıyordu. "İhaleye fesat karıştırmak" iddiasıyla hakkında dava açılmıştı. Yüce Divan iddianamenin bu kısmını kabul etmedi. Ancak "görevi kötüye kullanma" suçundan hakkında yargılamayı sürdürdü. Ancak yargılamayı karara bağlamayı erteledi. "Yüce Divan" sıfatıyla Mesut Yılmaz ve Güneş Taner'i yargılayan Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesinden beşi, (Başkan Tülay Tuğcu da dahil) davanın zaman aşımına uğradığı görüşünü açıklayarak, düşürülmesini istedi; ancak diğer altı üye buna karşı çıkarak davanın devamını sağladı. 765 Sayılı eski Türk Ceza Kanununun 240. maddesine göre, görevi kötüye kullanmaktan yargılanan Mesut Yılmaz'ın mahkumiyet alması, 4616 sayılı "Şartla Salıverilme Kanunu" sebebiyle gerçekleşmedi. Bu noktada da üç üye, sanıkların beraat etmesi gerektiği görüşünü ortaya koydu, ancak diğer sekiz üye; haklarında verilecek kararın ertelenmesi yönünde görüş bildirdi. Böylece beş yıl müddetle bir nevi bekleme alınmış oldu. 4616 Sayılı, 23 Nisan 1999 Tarihine kadar işlenmiş olan ve hürriyeti bağlayıcı cezasının üst sınırı 10 yılı aşmayan cürümler hakkında; 1. maddenin 4. fıkrası gereğince, beş yıl müddetle verilecek hükmün ertelenmesi, bu süre içinde sanık veya sanıklar aynı cins veya daha ağır bir cürüm işlenmediği takdirde; kamu davasının ortadan kaldırılması söz konusu. Mesut Yılmaz ve Güneş Taner hakkındaki dava özelinde durum şudur: Sanıklar beraat etmemiştir. Yalnızca sanıklık durumları beş yıl müddetle askıya alınmıştır... Nitekim Yılmaz; kendisinin kesin bir aklanma beklediğini, ancak kararın bu yönde çıkmadığını; buna rağmen sevindirici durumun; hakkında ileri sürülen ve yüz kızartıcı bir suç olan ihaleye fesat karıştırma iddiasının kabul edilmemiş olduğunu açıkladı. Yılmaz ve Taner hakkında "görevi kötüye kullanma suçu" için verilebilecek nihai hüküm ise, yukarıda belirtilen kanun hükmü gereğince beş yıl süre ile ertelendi; yani Yılmaz ve Taner henüz aklanmış değil!.. Yüce Divan'daki son duruşmaya, bazı Yılmaz taraftarları gelerek lehinde tezahürat yaptı. Artık o çok alıştığımız "Türkiye seninle gurur duyuyor..." sloganı da atıldı ama; acaba Türkiye gerçekten Mesut Yılmaz'la gurur duyuyor muydu? 3 Kasım 2002 seçimlerinde Yılmaz ve partisine verilen oyların yüzde beş bile olmadığını göz önüne aldığımızda; bu soruya olumlu cevap vermek mümkün değil. Buna rağmen, Yılmaz belki çevresinin de baskısıyla şunları söyledi: "Eğer Türkiye'ye bir şeyler verecek durumdaysam, eğer benim de katkıma ihtiyaç olacağı kanaatine varırsam, o zaman siyasete dönerim. Şu anda bu yönde verilmiş bir kararım yok. Görüşmelerden sonra açıklık kazanacak..." Dikkat edilirse, eski başbakan hayli ihtiyatlı bir dil kullanıyor. Biraz da Demirel'in kullandığı türden ifadeler var; "Eğer benim katkıma ihtiyaç duyulursa..." vs. Yılmaz kimlerle, ne tür görüşmeler yapar; bu görüşmelerden ne gibi sonuçlar çıkar, bunları bekleyip görmek gerekiyor. Ancak prensip itibariyle kendisinin aktif siyasete geri dönmesinde bir engel yok veya sakınca yok... Hatta dönmesini olumlu görmek bile mümkün! Belki muhalefet kanadına bir parça hareket getirir. Zira epey zamandır bütün yüzeysel ve "derin" çabalara rağmen, iktidar partisine karşı alternatif oluşturma yönünde; hatırı sayılır bir varlık ortaya konamadı. Ama unutulmaması gereken husus; Mesut Yılmaz'ın "Görevi Kötüye Kullanmaktan" ötürü, Yüce Divan'da yargılandığı ve bu davadan henüz aklanamadığı gerçeğidir. Yılmaz bu davanın gölgesinden kurtulabilecek midir? Hatta beş yıl içinde hakkında kamu davası gerektirecek herhangi bir suç işlemeyip, bu davanın ortadan kalkmasıyla kesin olarak mahkumiyet almaktan kurtulsa dahi, halk tarafından aklanmış kabul edilecek midir? Hukuken "Rahşan Affı" ile durumu kurtarmak, siyaseten pir-u pak olma sonucunu doğurur mu? Bilirsiniz bazı davalarda, delil yetersizliğinden dolayı veya zamanaşımından ötürü sanıklar beraat eder. Hem de hukuki olarak kesin şekilde! Ancak buna rağmen, o sanıkların üzerlerindeki şaibe kaybolmaz, etkisini sürdürür... Mesut Yılmaz için, toplumda nasıl bir kanaat doğar, bilemeyiz. Onu zaman gösterecektir. Ancak siyasi açıdan, geçmiş dönemlere bakarak bir tahminde bulunmak mümkündür: Siyasette bir kere tökezleyen, bir daha kolay kolay eski durumuna gelemiyor!.. Bunun örnekleri çoktur. Bir başka yazıda bazılarını yansıtabiliriz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.