Dost Pakistan'a yazık oluyor!..

A -
A +

Ülkeme değişim götürmek için 18 Ekim'de Pakistan'a dönüyorum... Gelecek ay uçağım Pakistan'a indiğinde, biliyorum ki, halk beni coşku ile karşılayacak. Beni neyin beklediğini bilmiyorum. En iyisi için dua ediyor, en kötüsüne hazırlanıyorum. Ancak ne olursa olsun, Pakistan'ın demokratik uluslararasındaki yerini onarma mücadelesine girişmek için döneceğim." Bu sözler, Pakistan eski başbakanlarından Benazir Butto'nun 20 Eylül'de Washington Post gazetesine yazdığı bir yazıdan alınan birkaç satır. Bir ay önce yazdığı gibi, Butto 18 Ekim'de ülkesine döndü. Yine öngördüğü gibi, kendisinin politik olarak en güçlü olduğu Sind Eyaletinin Başşehri Karaçi'de yaklaşık 150 bin kişilik coşkulu kalabalık kendisini karşıladı. Ancak çok geçmeden; "Beni neyin beklediğini bilmiyorum..." endişesini haklı çıkarır şekilde, bir intihar bombacısının konvoy içerisinde infilak ettirdiği 20 kg patlayıcı ile yüz kırk kişi öldü ve bunun iki katı kadar insan da yaralandı... Benazir'in hayatı dikkate alındığında; kendisi için en kötüsü gerçekleşmedi. Çünkü suikastten yara almadan kurtuldu ve sonraki gün, saldırıyı ve arkasındakileri kınayan çok sert ve etkili bir konuşma yaptı. Sekiz yıllık bir sürgün hayatından sonra, devlet başkanlığına yeniden ve tartışmalı bir şekilde seçilen Pervez Müşerref ile varılan mutabakat sonucu; ülkesine dönen Benazir Butto'yu bundan sonra neler bekliyor ve kendisi siyasette neler yapabilecek; bunların hiçbiri belli değil. Ama Kendi yazısında belirttiği gibi, Benazir; siyaseten tecrübeli ve acılarla kavrulmuş bir hayatı var... Babası Zülfikar Ali Butto (Ki, o da ülkenin bir zamanlar en güçlü politikacısı ve 1970'li yıllarda başbakanı idi.) Ziya-ül Hak tarafından askeri darbe ile devrildi ve idam edildi. İki erkek kardeşi çok genç yaşta katledildiler. Kocası yıllarca hapis yattı. En son kendisi sekiz yıl yurt dışında sürgün hayatı yaşadı. Benazir'in siyasi rakiplerinden eski başbakan Navaz Şerif de; 1999 yılında Müşerref tarafından devrildikten sonra bir süre yargılanmış ve daha sonra sürgüne gönderilmişti. Navaz Şerif 40 gün önce, 10 Eylül'de Pakistan'a geri dönme teşebbüsünde bulundu. Ama Benazir gibi başarılı olamadı. Havaalanına iner inmez emniyet birimleri tarafından enterne edildi ve Suudi Arabistan'a tekrar sürgüne yollandı!.. Pakistan 14 Ağustos 1947'de bağımsızlığına kavuştu. Ancak altmış yıllık siyasi tarihi hep çalkantılarla; demokrasi ve askeri müdahaleler arasında gidip geldi. Bağımsızlığından dört yıl sonra, 1951'de devrin başbakanı Liyakat Ali Han bir suikast sonucu hayatını kaybetti. Pakistan'da kaç darbe ve darbe teşebbüsünün vuku bulduğunu bile bilmek zor. 1960'lı yıllarda, General Yahya Han, Mareşal Eyüp Han'ı devirmişti. 1971'de Hindistan ile çıkan büyük savaşta Pakistan yenilgiye uğradı ve bölündü. O güne kadar Doğu Pakistan olarak bilinen Bengal eyaleti, Bangladeş ismiyle ayrı bir devlet oldu. Yahya Han iktidardan düştü. Yerine Zülfikar Ali Butto geldi. Onu General Ziya-ül Hak devirdi. Ziya-ül Hak da yine uçağına yapılan bir suikast sonucu, beraberinde ABD'nin bu ülkedeki büyükelçisi ve bazı üst düzey yönetici ve komutanlarla birlikte hayatını kaybetti. Dost ülke Pakistan, toprak genişliği olarak Türkiye'den biraz büyük. 800 bin km2. Nüfusu ise Türkiye'nin iki katından fazla. Yaklaşık 160 milyon. Askeri müdahaleler ve demokrasi mücadelesi dikkate alındığında, siyasi tarihi de Türkiye'ye çok benzerlik gösteriyor. Pakistan'ın da nüfusunun yüzde 97'si Müslüman. Bunun yüzde 20'sini Şiiler oluşturuyor. Ülkede zaman zaman sekteryen gerginlikler baş gösteriyor. 1999'da askeri darbe ile işbaşına gelen General Pervez Müşerref, 2002 yılında, tıpkı Kenan Evren'in yaptığı gibi; genelkurmay başkanlığını uhdesinde tutarak devlet başkanı seçilmişti. Kısa bir süre önce tekrar Cumhurbaşkanı seçilen Müşerref, nihayet genelkurmay başkanlığını bıraktı ancak; adaylığı sürecinde üniformayı çıkarmadığı için; Pakistan'da çok büyük tartışmalar ve siyasi gerginlikler yaşandı. Seçim günü ülkenin her yanında büyük olaylar ve karışıklıklar meydana geldi. Müşerref'in hukuki durumu ile ilgili tartışma hâlâ devam ediyor. Ancak esas sıkıntı, ülkenin özellikle özerk aşiret bölgelerinde (Veziristan) devam eden ve bir türlü durulmayan saldırı ve çatışmalar... El Kaide'nin en güçlü olarak hüküm sürdüğü bu bölgede, büyük can kayıpları meydana geliyor. Müşerref Yönetimi, şimdiye kadar bir taraftan teröre karşı daha etkili mücadele etmesi için ABD tarafından sıkıştırılırken, diğer taraftan da ülkedeki muhafazakâr siyasetçiler ve radikal unsurlar tarafından ABD iş birlikçisi olmakla suçlanıyordu... Velhasıl sıkıntılar çok büyük ve dost Pakistan'a yazık oluyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.