Demokratik Toplum Partisi (DTP) Milletvekili Selahattin Demirtaş, Diyarbakır'da yaptığı bir konuşmada; "Sizin terör dediğinize biz terör demeyeceğiz. Dersek sizleşiriz..." demiş. Demirtaş, güya bu sözlerine mesnet bulmak için de; otuz yıldan beri bu olaylara hep terör denildiğini ve şimdiye kadar hiçbir çözüm bulunamadığını, kendilerinin çözüm bulmak için farklı düşündüğünü filan söylemiş. Nereden bakarsanız sakat bir mantık!.. Sadece Türkiye'nin değil, bütün Avrupa devletlerinin ve Amerika'nın dahi terör örgütü olarak ilan ettiği, yani uluslar arası camiada, bu kimliği ile tescilli bir bölücü örgütün; şimdiye kadar gerçekleştirdiği ve otuz binden fazla insanın hayatına mal olan terör eylemlerine, terör diyemeyen bir zihniyet hangi çözümü bulabilir ki?.. Ama demagojide sınır yok. Bir tarafta masum insanları öldüren teröristler, diğer tarafta onların eylemlerine kılıf bulmaya çalışan siyasetçiler... Bu kafayla teröre çözüm bulmak da; meselelerin hallinde sonuca varmak da mümkün değildir. Selahattin Demirtaş gerçekten samimi ise, bütün dünyanın terör dediği olayları, gerçek mahiyetiyle ifade edebilmeli ve buna göre de samimi şekilde tepkiyi koyabilmelidir. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk de; dün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ilk bakışta kulağa hoş gelen sözler söyledi. Ama dikkatle incelenince, söylenenlerin elastiki laflar olduğunu ve her yöne çekilebildiğini görüyorsunuz. Ahmet Türk şöyle diyor: "Bu ülkede hiçbir insanın burnunun kanamasını istemiyoruz, ama demokratik süreci engellemeye yönelik ve bizi hedef gösteren anlayışların karşısında olacağız. Barış için canımızı vermeye hazırız. Koşullar ne olursa olsun, şiddete ve silaha karşı çıkacağız. Eğer bu ülkede demokrasi için, barış için birilerinin bedel ödemesi gerekiyorsa biz bu bedeli ödemeye hazırız. Bundan korkmayız. Ama bizim istediğimiz demokratik, çağdaş bir Türkiye. 72 milyon insanın kucaklaştığı bir Türkiye. Bizim hayalimiz bu..." Evvela şunu belirtelim. Bu ülkede en acı bedeli ödeyenler, terörist kurşunları ve bombalarıyla hayatını kaybeden binlerce vatandaşımızdır. PKK'nın döşediği mayınlar yüzünden, kolunu, bacağını, gözlerini kaybeden gencecik asker ve polislerimizdir. İkinci husus da şu; Hiç kimse DTP milletvekillerinden bir bedel ödemesini filan istemiyor. Onlardan istenen tek ve asıl şey; terör örgütünün etkisine girmeden, onun propagandasını yapmadan; ülkenin (sadece bir bölgenin değil...) meselelerinin çözümü ve sıkıntıların aşılması konusunda dürüst ve cesur bir siyaset izlemeleridir. Sayın Türk, Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt'ın önceki günkü konuşmasında kendilerini hedef gösterdiğini öne sürüyor. Org. Büyükanıt'ın dikkat çektiği konu; Demirtaş ve benzerlerinin, kanunlarımıza göre açıkça suç olan ve bölücü terör örgütüne destek anlamına gelen konuşmalardır. Elbette bu suçların kovuşturulması için, Genelkurmay Başkanının hedef göstermesine ihtiyaç yoktur. Bu konuda zaten, yargı mercileri gerekeni yapmak durumundadır. DTP'nin, Anayasa ve kanunlar çerçevesinde siyaset yapmasına kimse bir şey diyemez. Ama terör örgütü ile organik ilişki içinde, sürdürülecek faaliyetlere göz yumulmayacağı da açıktır. Aksi halde hangi devlet, terörizme müsamaha gösterebilir ki?! Ahmet Türk ve arkadaşları "Taşlanması gereken insanlarız. Bunu anladık..." türünden, ajite edici konuşmalar yerine; lafı eğip bükmeden ve açıkça terör örgütüne karşı tavır alabilmelidir. İki de bir, İmralı'daki "Bölücü Başı"nı referans alan çıkışlardan vazgeçmelidirler. Bunu milletin vekilleri olarak yapabilmelidirler. İşte o zaman; "Demokratik siyasetin önünü kapatacak eylemelerden herkesin kaçınması gerekiyor. Silahların sustuğu bir süreç için çaba göstereceğiz." sözlerinin samimiyetine inanılabilir.