Demokratik Toplum Partisi'nin yönetim yapısı ve siyaset üslubunun, ülkedeki diğer siyasi partilerden çok farklı olduğunu ilgili ilgisiz, her vatandaş görüyor. Öncelikle "Eş Başkanlık" gibi bir statü ile, partinin siyasi kimliğinin âdeta tam ortadan ikiye bölünmüş olduğu her adımda sırıtıyor... Aynı ad altında, birbirine tamamen zıt iki farklı siyasi söylem ve pratik; çatal kazığın yere batmaması gibi, herhangi bir derde deva olamıyor! DTP'nin Genel Başkanı Ahmet Türk, her vesile ile toplumsal barıştan söz ediyor, bu çerçevede açılım sürecine de herkesin destek vermesi gerektiğini ifade ediyor. Ama sanki Türk böyle konuşurken, birileri ayağından sürekli aşağı çekiyor... Ve öyle geliyor ki, Ahmet Türk; ayağından çekiştirenlerin tasallutundan kurtulmak için, yerli yersiz ha bire, Abdullah Öcalan'ın muhatap alınması çağrısında bulunuyor. Ahmet Türk, bu çağrısının her seferinde hassasiyetleri fena halde kaşıdığını ve dolayısıyla açılım sürecine olumsuz yönde etki yaptığını bilmeyecek kadar saf ve tecrübesiz biri olmadığına göre, niçin bunda ısrar ediyor? Bunun cevabını, partinin diğer yüzünü temsil eden Eş Başkan Emine Ayna ve ekibinin söylemlerinde bulabilirsiniz!.. Şimdi soru şu: DTP'nin hangi yüzüne inanacağız? Ahmet Türk'ün beyanlarına mı, yoksa Emine Ayna'nın söylediklerine mi? Bu nokta çok önemli. Çünkü DTP'nin ülkenin iç barışına gerçekten katkı yapmak isteyip istemediği hususu hayli bulanık. Birileri de bu bulanık suda balık avlıyor... Osman Sağırlı, medyada geniş yankı uyandıran röportajında Murat Karayılan'a soruyor: "Habur'da tahrikler vardı. Biji Serok Apo diye bağırmanın, pankart açıp tahrikte bulunmanın tahrikin anlamı var mıydı?" Karayılan cevap veriyor: "Eğer öyle yapıldıysa yanlış. Ama pankart açanları araştırdık bizden değiller. Güvenlik güçleri de araştırıyor. Halen kim oldukları açıklanmadı." Bakınız burası çok önemli. Karayılan'ın ifadesine, aksi ispatlanıncaya kadar inanmak gerekir. Süreci rayından çıkarıp akamete uğratmak için uğraşanların pek fazla olduğunu biliyoruz. Şayet DTP tutumunda samimi ise, niçin karanlık tezgâhlara paravan oluyor? Habur'da yapılan malum gösterilerle yetinmeyip, Diyarbakır'a kadar pek çok yerde, aynı sahnelerin tekrarlanmasına vasıta olan ve böylece bütün Türkiye'de geniş bir infialin uyanmasına sebebiyet veren DTP, sürecin geçici de olsa tavsamasına yol açtığının farkında değil mi? Benzer tahrikleri sürdürmekle DTP, neye ve kime hizmet ediyor? İzmir'deki olay, dikkatli hareket edilmediği takdirde; ne gibi vahim tabloların oluşabileceğini açıkça göstermiyor mu? Lakin Bayan Ayna tahrike devam ediyor! Evet, DTP bir şeye karar vermek zorunda... Öncelikle yalnızca Güneydoğu Anadolu Bölgesinin değil, bütün Türkiye'nin partisi olduğunu kabul etmeli ve davranışlarını da ona göre ayarlamalıdır. Sadece lafla bu işler olmaz. Samimiyet söz ve eylemin birbirine uygun olmasıyla belli olur. DTP, açılım sürecinden ters taraftan istifade etme uyanıklığına kalkışmamalı. Sadece DTP değil, bütün partiler için aynı şey söz konusu. MHP ve CHP de, süreci istismar ederek sonuçta kazançlı çıkacağını düşünüyorsa, büyük yanılgı içinde olduğunu anlamalı... Aynı şekilde açılım sürecine en fazla angaje olmuş durumda olan iktidar partisi de, bundan öncelikle bir siyasi rant devşirme düşüncesini aklından geçirmemelidir. Zira bu sürecin, partiler açısından siyaset üstü bir anlayışla ele alınması zaruridir. Milli mutabakat da ancak bu şekilde sağlanabilir.