Ecevit "Veliaht"ını belirledi...

A -
A +

Yazının başında hemen belirtmeliyiz ki, "VELİAHT" tanımı bize ait değil. İlk önce bir internet sitesi (Habertürk) kullandı. Sizler bu satırları okuyuncaya kadar, çok muhtemeldir ki, başka meslektaşlar da kullanmış olacak. Ama ben de tanımlamayı yerinde bulduğum için, başlığa taşıdım. Zira Demokratik Sol Parti; Türkiye'deki benzerlerine pek çok yönüyle hiç benzemeyen, bir siyasi organizasyon... Şüphesiz, Siyasi Partiler Kanunu formatıyla baktığınızda, şeklen diğerlerinden bir farkı yoktur. Aynı organlar, yani MYK, MKYK, Genel Başkan, Genel Başkan Yardımcıları, Gençlik Kolları vs. Ama bu organların işleyiş biçimi ve siyasi anlayış yönünden baktığınızda, aradaki derin farkı derhal görürsünüz. Buradaki farkı, siyasi düşünceler arasındaki ayrılık olarak anlamamalıdır. Çünkü, her partinin kendisine has siyasi düşüncesinin olması doğaldır. Bizim işaret etmek istediğimiz farklılık, siyasi düşünce kaynağı ile siyaset yapma biçimidir. Yani, bir kitle partisi, yahut doktrin partisi olmaktan ziyade, bir "AİLE PARTİSİ" olgusunu vurgulamak istiyoruz. Ecevitlere sorarsanız, elbette bunu kabul etmeyecek ve DSP'nin demokratik bir kitle partisi olduğunu savunacaklardır. Ancak, eğer böyle olsaydı, bu saate kadar ne Sayın Bülent Ecevit, genel başkan olarak koltuğunu muhafaza edebilirdi, ne de Sayın Rahşan Ecevit, başından beri bütün ipleri elinde tutabilirdi!.. DSP'nin yapılacak kongreden sonraki gidişatı da, Ecevitlerin kontrol derecesine göre şekillenecektir. Bu "kontrol derecesi" tabirine dikkatinizi çekmek isterim. Elbette, her siyasi partide, uzun yıllar yönetime damgasını vurmuş liderler, başka makamlara geçerken, yahut hastalık veya yaşlılık ya da bir başka sebeple kenara çekilirken, teşkilata yol göterebilir ve birtakım tavsiyelerde bulunabilirler. Önemli olan; bu tavsiyelere uyup uymama konusunda, teşkilat mensuplarının sahip olacakları irade ve hareket serbestisidir. Bu noktada, DSP örgütünün özgürlük sınırı bellidir... İşte bu sebeple, Sayın Ecevit'in kendi yerine örgüte tavsiye ettiği Zeki Sezer, bir haleften ziyade, "veliaht" olarak algılanmaktadır. Herhalde bundan sonra "DOĞAL LİDER" olarak siyasete devam edecek olan Bülent Bey diyor ki: "Anlaşılan benim susmamam gerekiyor... Parti örgütünde birtakım rahatsızlıkların meydana gelmemesi için bir tavsiyede bulunmam icap ediyor!" Peki demokratik olması gereken yarışta, böylece bazılarının iradesine daha baştan ipotek konulmuş olmuyor mu? Ve eşit şartlar altında yarışmak isteyen diğer adayların önü şimdiden kesilmiş olmuyor mu? Delegelerin güveni mi, yoksa genel başkan ve genel başkan yardımcısından müteşekkil ailenin desteği mi daha önemli? İkincisi ağır bastığına göre, "kitle partisi" ile "aile partisi" kavramlarının pratikteki yansımaları burada gayet net biçimde irdelenebilir. Bazılarınız şöyle düşünebilir: Son iki seçimde aldığı oy oranı itibariyle, geleceğe dair pek de fazla "umut" vermeyen bir partinin niteliği üzerinde artık detaylı analizlere fazla ihtiyaç var mı? Bizce var. Zira, Sayın Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Hanım, artıları eksileri çok tartışma konusu olmakla birlikte; uzun bir zamandan beri bu ülkede, önemli siyasi kişilikler olarak kritik rol oynadılar. Ve onların konumları ile yaptıkları, bugüne kadar hiç de gerektiği gibi incelenmedi. Hiç olmazsa, final safhasında yapılmalıdır. Bakalım sosyal demokratlar ile demokratik solcular bunu ne ölçüde yapabilecekler?! Öyle ya, solun teorisyenleri dururken, bu analizleri bizler yapacak değiliz herhalde... Şu sorunun cevabı da önemli; Sosyal Bilimlere olan düşkünlüğü ile tanınan Bülent Beyin, kendi yerine mesela bir siyaset bilimciyi değil de, bir kimya mühendisini uygun görmesi, parti mensupları ve teşkilat içinde nasıl karşılanacak? Parti Örgütü; "Doğal liderin buyruğudur..." diye bağrına taş basıp karara boyun eğse de, bazı etiketli sosyal bilimciler bu durumda burukluk yaşayıp küsmezler mi? Ve bu da yeni bir polarizasyona yol açmaz mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.