Üç günden beri ortalık toz duman! Sebebi de YÖK'ün kılına dokunulması ve tabii İmam-Hatip liseleri. Medyadaki haber ve yorumlar, yakın geçmişin netameli günlerindeki gibi.. Hürriyet'in Başyazarı Oktay Ekşi, hemen Menderes'in akıbetini hatırlattı. CHP'li vekiller de o yazıyı Milli Eğitim Komisyonu'ndaki AK Partili üyelere dağıtmış. Ekşi, yetmiş yaşını devirmiş yarım asırlık gazeteci.. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra, Kurucu Meclis üyeliği de yapmış. Yani hem ihtilaller hem de gazetecilik deneyimi tartışma götürmez. Ancak; ne Türkiye 1960'ların 70'lerin 80'lerin Türkiyesi; ne de dünya soğuk savaş döneminin dünyası. Onun için de Sayın Ekşi'nin birdenbire merhum Menderes'i örnek olarak vermesini doğrusu yadırgadık. Aynı gazetenin genel yayın yönetmeni de, bir gün sonra başyazarının yolundan giderek; (Demokrat Parti ve odun koysak kazanır..) "darbı mesel"ini gündeme getirdi. Ertuğrul Özkök'ün yazısının özeti şu; çoğunluk sizde, istediğiniz kanunu çıkarabilirsiniz; ama çıkaramazsınız! Biraz tuhaf değil mi? Yani iktidarsınız ama muktedir değilsiniz. O zaman gerçek iktidar kim? Nerede kaldı demokrasi milli irade, yasama, yürütme vs. kavramları? İktidar partisi ve onun hükümeti, neye göre siyasî icraat yapacak? Halkın taleplerine göre mi, yoksa belli kesimlerin yönlendirmesine göre mi? Özellikle bir medya grubunun mensupları, niyet sorgulamasını tavizsiz iktidar partisi ve hükümet sözcülerini ağzından çıkan her kelimeyi kuyumcu terazisinde tartarak yargılıyor. Hoşuna gitmeyen bir söz sadır oldu mu, derhal hükmü yapıştırıyorlar: "İşte gördüğünüz mü; gerçek yüzlerini gösterdiler! Bunlar aslında hiç dağişmedi. Değişemezler de..." Son üç günün yayınlarına bakınız; hepsinin özeti bundan ibarettir. Peki işin esası nedir? Elbette Meclis içi ve dışındaki muhalefet iktidarı eleştirebilir. Bu çerçevede YÖK tasarısı da pekala eleştirilebilir; tartışılabilir; bunlar normal ve gerekli olan şeyler. Normal olmayan şey; demokratik tartışma ve uzlaşma yollarını bırakıp hemen işi zinde güçlere havale etmeye kalkışmaktır. O zaman demokrasi bazılarının beğendiği kararlardır yalnızca!.. İşlerine gelmeyince demokrasi memokrasi sökmez!.. Peki ne olacak? Kimin dediği geçerli sayılacak? Bir şeyin altını çizmek gerekiyor: Türk milleti, devletin de, ülkenin de, demokrasinin de, iktidarın da gerçek sahibidir. Esas irade milletindir. Şunu hatırda tutmak gerekiyor; demokrasi kuralları içinde meselelerimizi tartışıp çözüme kavuşturabilmeliyiz. AB eşiğinde bekleyen Türkiye'ye bu yakışır...