Ekonomik rakamlar iyi, siyasi göstergeler ne olacak?

A -
A +

Dünyayı hâlâ sarsmaya devam eden krize rağmen, Türkiye 2010 yılını; Başbakanın deyimi ile, "teğet geçme" vaziyetinden bile daha iyi bir noktada kapattı... Yıllık enflasyon belirlenen hedefin de altında çıktı. Hedef genel olarak yüzde yedi seviyesi idi. Yüzde 6.40 çıktı. Yıllık ihracat da aynı şekilde belirlenen hedefin üzerinde gerçekleşti. Hedef 112 Milyar Dolardı. Gerçekleşen rakam 113 Milyar 686 milyon... Büyüme rakamları da açıklandığında, görülecektir ki burada da beklenenin üzerinde bir sonuç alınacak. Beklenen büyüme rakamı, yüzde 7 ila 7.5 civarında idi. Fakat yüzde sekiz veya biraz üzerinde bir büyüme rakamı çıkabilir. Bunların yanında dış borç miktarının milli gelire oranı, bütçe açığının kabul edilebilir bir noktada olması, krize rağmen ülkeye gelen yabancı sermaye vs. açılarından da bakıldığında, global kriz ortamında ülke ekonomisinin gerçekten iyi bir durumda olduğu kanaati pekişmektedir. Elbette her şeyin sütliman olmadığı da aşikârdır. Bölgeler arası kalkınmada büyük dengesizlik, işsizliğin yüksek seviyede seyretmesi, en üst ve en alt gelir grupları arasındaki uçurum, dışarıdan gelen sıcak paranın ekonominin geleceği açısından arz ettiği yüksek risk vs. vs... Bunlar üzerinde çok ciddi düşünülmesi gereken ve çözümü hiç de kolay olmayan meseleler. Ama eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, altyapı ve diğer sahalarda kat edilen mesafeye baktığımızda, rakamların da şahitlik ettiği çok olumlu ve güven veren bir tablo söz konusu. Buna inanmayan ve bu izahları "yandaşlık" olarak nitelendirenlerin, dış dünyadaki derecelendirme kuruluşlarının, peş peşe Türkiye'nin notunu yükseltmesi karşısında ne gibi bir kulp bulduklarını-bulacaklarını doğrusu merak ediyorum. Öyle ya, Avrupa Birliğine üye kimi ülkelerin notları ha bire düşürülürken, nasıl oluyor da bizimkisini yükseltiyorlar? Demek ki muhalefetin, "Batıyoruz-bitiyoruz" türünden söylemlerinin ayağı yere basmıyor. Bir gerçeği daha kısaca burada ifade edelim. Türkiye 1999 ile 2005 yılları arasında IMF'den 57.2 Milyar Dolar kredi aldı. Buna karşılık 6.6 Milyar Dolar da faiz ödedi. Şimdi Türkiye'nin IMF'ye olan borcu 5.9 Milyar Dolara inmiş durumda ve bu da 2013 yılı sonuna kadar bitirilecek. Ülkemiz artık IMF'nin uyguladığı dolar üzerinden yıllık yüzde 12 ve daha yukarı maliyetteki faiz oranının çok altında, yani daha ucuz maliyetle rahatlıkla kredi bulabilmektedir. Daha da önemlisi ekonominin gidişatı IMF'nin tahakkümünden kurtulmuş durumda... Bunlar ekonomik görüntü. Peki 2011'de siyaset nasıl bir seyir izleyecek? Seçimlere tam beş ay bir hafta var... Bu seçimlerin en önemli konusu, şüphesiz yeni ve sivil bir anayasa. Bütün partiler sivil ve daha demokratik bir anayasa için eteklerindeki taşları dökmek, yani bu konuda meramını halka anlatmak durumundadır. Bununla bağlantılı olarak, halen ülkenin en yakıcı meselesi olan Kürt sorunu da, çok ateşli bir şekilde tartışılacaktır. AK Partinin çözüm için ortaya koyacağı yol haritası, MHP'nin buna karşı seslendireceği itirazlar, CHP'nin bu konuda ortaya ciddi bir görüş koyup koyamayacağı, vatandaş tarafından çok dikkatli biçimde not edilecektir. Sandıktan çıkacak karar da, bu değerlendirmenin sonucu olacak... Son söz: Tayip Erdoğan çıtayı çok yüksek bir yere koydu. Bu özgüvenin ifadesidir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.