Cuma namazının vücub şartlarından biri hür olmaktır. Bir diğeri mahpus olmamak, düşmanın yakalama korkusu olmamaktır. İşte Suriye halkı buna kavuştu. On gündür hürriyet havasını teneffüs ediyor.
61 yıllık esaretten sonra, nihayet Suriyeli Müslümanlar; başta Şam’daki Emevî Camii olmak üzere, gönül huzuruyla memleketteki mabedleri lebalep doldurup cuma namazını eda etti… Bir Müslümana cuma namazının farz olması için, o kişinin esaret altında olmaması gerekir. Malum olduğu üzere, cuma namazının vücub şartlarından biri de hür olmaktır. Bir diğeri de mahpus olmamak, düşmanın yakalama korkusu olmamaktır. Ne mutlu ki, dünyanın en zalim dikta rejiminin, baskı altında sokaklara; meydanlara çıkmasını yasaklamış olduğu Suriye halkı, artık rahat rahat ve korkmadan ülkenin meydanlarında toplanabiliyor… 15 gün öncesine kadar, Suriye halkından iki-üç kişi bir araya gelip de hâl hatır soramıyordu. Çünkü derhal başlarına "Muhaberat" ajanları üşüşüyordu… Ve gelişigüzel duydukları bir kelimeden dolayı, sorgusuz sualsiz onları yakalayıp zindana atıveriyordu. “Muhaberat” ajanları, insanları çok kolay “rejim muhalifi” diye yaftalayıp, sonra da korkunç işkencelerden geçirip ölüme sürüklüyordu…
Esad rejiminin yıkıldığı günden beri, Şam yakınlarındaki Sednaya hapishanesi ve onun gibi ülkenin diğer yerlerindeki "işkence merkezlerinde" yapılan zulüm ve katliamlar dünyaya anlatılmaya çalışılıyor. Zalim rejimi deviren muhalifler, buradaki insanlık dışı işkence ve vahşetleri, katliamları delilleri ile birlikte kayıt altına aldırıp, başta Beşar Esad olmak üzere, katillerin, fâtiklerin yargılanması için dosya hazırlıyor. Sednaya adlı vahşet zindanının ileride müze yapılarak, insanların ibret nazarına sunulması planlanıyor. Bu önemli bir hazırlık ve beşeriyet adına, gelecek nesilleri insan hak, hürriyet, vicdan ve adalet kavramaları üzerinde düşünmeye sevk edecek bir çalışma olacaktır…
Dün mübarek cuma günüydü. Suriye halkı, zalim rejimin esaretinden kurtuluşunun ilk cumasını idrak ediyordu. Bu şuur, vakar ve huşu içinde namazını eda etmenin sürurunu doya doya yaşadı. Dileriz Suriyeli kardeşlerimiz için her gün ve her cuma böyle geçer… Suriyeliler herhangi bir kargaşaya veya yanlış anlaşılmaya mahal verecek en ufak bir taşkınlık yapmadan, büyük bir olgunluk içinde namazını eda ederek, dünyaya çok güzel bir mesaj verdi. Esasen 61 yıllık esaretin çok şey öğretmiş olduğu Suriye halkı, üç kuşak boyu yaşadığı acıları iliklerine kadar hissettiği için, nihayet tatmaya başladığı hürriyetin kıymetini en iyi bilecek konumda. Bu şuur, Suriye halkının ülkesini yeniden inşa etmek ve hep birlikte huzur içinde yaşamak hedefinin gerçekleşmesine yardımcı olacaktır şüphesiz… Yeter ki içeride kendini saklamış olan fitnebazların ve emperyalist dış güçlerin tuzaklarına düşmesin. Bu hain tuzakları boşa çıkarmak Suriye halkının en büyük imtihanı olacaktır… İki haftalık seyir bu konuda ümit veriyor. Milletlerarası teşkilatlar ve imkân sahibi devletler bu zorlu geçiş döneminde Suriye’ye samimiyetle el uzatmalıdır. Şayet bu gerçekleşirse, Suriyeliler yaralarını daha çabuk sarma imkânı bulacaktır. Her ne kadar dünya kamuoyu, son yıllarda bu meselelerde pek parlak bir görüntü vermiyor olsa da, biz yine olumlu düşünelim… Zira çilekeş Suriye halkı el uzatılmayı fazlasıyla hak ediyor. Şimdiye kadar daha çok bölge ülkelerinin kaynaklarına el koyma siyasetiyle öne çıkan devletler artık insafa gelmelidir. Türkiye, benzer her olayda olduğu gibi, Suriye’de de yine en büyük yardımı ve cömertliği esirgemeyecektir. Millî gelirine nazaran, dünyada en fazla yardım papan ülke konumundaki Türkiye, bu vadide mükemmel bir örnektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği üzere, (Ensar olma vazifesini) en iyi şekilde ifa etmektedir...
Suriye’de vahşi rejimin yıkılmasının ilk işareti olan Halep’in kalesine çekilen Türk Bayrağı neyi ifade ediyorsa, dün Emevi Camii avlusunda açılan Türk Bayrağı da keza aynı büyük mesajı veriyor. Önceki gün, MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın, Emevi Camii'nde şükür namazı kılmasının neye işaret ettiğini, içimizdeki İrlandalılar anlamamakta direniyor. Sahi, Özgür Özel’e bunu kim anlatacak? Nedense Kalın’ın namaz kılmasından fena hâlde rahatsız olmuş!.. Zalim Esad fare gibi kaçtıktan sonra bile onunla diyalog kurulmasında ısrar edecek kadar ileri görüş(!) sahibi Bay Özel, bu gidişle daha çok çam devireceğe benziyor. Bakınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha 2012 senesinde, Emevi Camii'nde namaz kılınacağını; Selahaddin-i Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okunacağını, Hazreti Bilal-i Habeşi ve Muhyiddin-i Arabi’nin türbelerinin ziyaret edileceğini ve dahi kardeş Suriye halkı ile muhabbetle kucaklaşma olacağını müjdelemiş olması devlet adamlığı ve basiretin ifadesiydi. Gelgelelim bazıları bunu hiç anlayamadı ve üstelik yıllar boyu küstahça alay etmeye kalkıştı!.. O terbiyesizliği yapanlar şimdi utanıp özür dileyeceğine, hâlâ cehalet ve siyasi körlük içinde debeleniyorlar. Bırakalım onlar aynı sazı çalmaya devam etsin. Çünkü Halep oradaysa arşın burada!.. Emevî Camii bütün ihtişamı ile Suriye Müslümanlarının sevincine ortak oluyor. Nadanlar bunu zaten idrak edemez. Şu hâlde baykuş misali öten inanç düşmanı tiplere de aldırmamak en iyisi. Haddizatında onlar yok hükmünde!..
Netice olarak şu sözü akıldan çıkarmamak lazım; Mazlumun ahı indirir şahı… Zalimlerden yana tavır koyanlar, gözleri olup da görmeyenlerdir. Ne kadar anlatsanız anlatın, beyhude! Lakin beri tarafta dünyanın büyük bir kısmı, Suriye’de ve genel olarak Orta Doğu Bölgesinde nelerin olup bittiğini yakından takip ediyor. Gelişmeler çok hızlı. Önümüzdeki iki üç ay kritik bir zaman dilimi. Suriye halkına selamlar...
İsmail Kapan'ın önceki yazıları...