Emine Ülker Tarhan'ın "Militan Ruhu"!..

A -
A +

YARSAV eski başkanı, CHP Milletvekili Emine Ülker Tarhan, kısa süre önce deşifre olan skandal niteliğindeki ses kaydını savunmaya çalışırken, " ... Militan ruhumu hiçbir zaman kaybetmedim..." diyerek; devrimci ayaklarında, sivri bir sloganın arkasına sığınma ihtiyacı duydu. HSYK üyeliği gibi, çok önemli bir göreve adam seçilirken, yüksek yargıç ve savcılarda olması gereken liyakat unsurlarını aramak yerine; "BİZE ORADA MİLİTANLIK YAPACAK ADAM LAZIM..." demek, ancak ideolojik örgütçülük faaliyeti veya katı siyasal kadrolaşma hedefi için söz konusu olabilir. Yani bu şekilde adam ayartma çabasına girmenin, yargıçlıkla bağdaşır bir tarafı yoktur ve olamaz. Ama Tarhan ve onun zihniyetindeki kimseler, demek ki pekâlâ girebiliyor. Daha sonra durum faş olunca ve mızrak çuvala sığmayınca da, bu türden ucuz kahramanlıklara başvuruyorlar. Emine Ülker Tarhan, vasat bir yargıç olarak; öteden beri kendisini olduğundan daha önemli biri gibi gösterme çabası içinde. Bu yüzden genellikle kibirli bir tavır sergiliyor... Diyalog yerine sürekli olarak karşı tarafa yüklenme, farklı görüşteki insanları küçümseme gibi, hiç de sevimli olmayan bir davranış biçimi söz konusu. Şu ifadelere bakar mısınız: "... Ben Meclis'e pasta yapmaya gelmedim... Buraya iktidarın tehlikeli sularda gezinmesini denetlemeye geldim..." Vay vay vaay! Bu ifadelerden hareketle şunu sormak gerekiyor: Hemcinsleriniz diğer bayan parlamenterler, acaba Meclis'e pasta yapmaya mı gelmişler?!. Yahut erkek milletvekillerinin hangileri çift sürmeye gelmiş?!. Parlamentonun iki temel görevinden biri denetimdir. Milletvekilleri de bu denetimi bilfiil icra edecek kişilerdir. Parlamentonun genel denetim görevi yanında, muhalefet partilerinin iktidara karşı yapması gereken siyasal denetim de, demokrasinin temel fonksiyonlarından biridir. Yani Bayan Tarhan'ın şahsına özel bir denetim değil, kural olarak olması ve yapılması gereken bir görev söz konusu. Sayın Tarhan, milletvekilliğinin asli görevini tanımlamaya çalışırken, zımnen başkalarını istihfaf edecek bir üslup ortaya koyuyor. Bununla da kalmıyor. Kendi yanlışlarının irdelenmesine katiyen rıza göstermiyor... "Ben Atatürk'ün kurduğu hukuk mektebinden mezunum. Beni sigaya çekmek kimsenin haddi değil..." Bunlar son derece büyük laflar. Üstelik "Atatürk" isminin arkasına sığınmak, mason işareti gibi bir şey sanki! Ne yani, Atatürk'ün kurmadığı hukuk mektebinden mezun olanları, nereye koyacağız? Bu ne gülünç mantık böyle! Vaktiyle Turgut Sunalp buna benzer bir şey söylemişti. Kendisine yönelik bir yolsuzluk ithamına karşılık olarak, yalnızca, "Ben katıksız bir Atatürkçüyüm..." gibisinden bir cümle sarf etmişti. Emine Ülker Tarhan'ınki de o hesap. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi, Yargı sisteminin en önemli mekanizmalarında, görev yapacak insanları seçerken; mesleğin niteliklerinden ziyade, belli bir ideolojiye hizmet etmek üzere, militan aramanın hukuki ve etik hesabını vermek yerine, "hem suçlu hem güçlü" pozlarında karşı taarruza geçmek; "MİLİTAN RUH"un bile kaldıramayacağı, çok ama çok yanlış bir hareket. Aman ha!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.