"Erken seçim gündemden çıkmalıdır!.."

A -
A +

TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı, yaşanan son dalgalanmaların erken seçimi kesin olarak gündemden çıkardığını, çıkarması gerektiğini söyledi. Daha önce de TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, erken seçim konusunda benzer açıklamalarda bulunmuştu. Bu beyanlar, iş âleminin bütün olarak erken seçim yaklaşımına karşı olduğunu ortaya koyuyor. Hükümet de zaten her vesile ile gündemlerinde erken seçim olmadığını dile getiriyor... Peki kim erken seçim istiyor? Aslında o da tam olarak belli değil. Bazı muhalefet partileri, yarım ağızla erken seçim istediklerini söylüyor zaman zaman. Ancak bu isteklerinde pek kararlı durdukları söylenemez. Kaldı ki, ana muhalefet partisi CHP, erken seçimi sadece Cumhurbaşkanlığı seçimini bu Meclis'e yaptırmamak için ister görünüyor. Onun dışında bir geçerli sebebi dile getirdiği de yok... Erken seçimi ülke gündemine sokma gayreti; sanki daha çok Meclis dışındaki birtakım mahfillerde pişirilen bir oyun!.. "Patronlar Kulübü" olarak bilinen TÜSİAD'ın; bu hükümete ta baştan beri mesafeli durduğu bilinen bir gerçektir. Bu sebeple dünkü Yüksek İstişare Toplantısında; Mustafa Koç ve Ömer Sabancı'nın hükümete yönelttikleri eleştiriler, beklenmeyen bir şey değil. Ancak eleştirilerin objektif olup olmadığını irdelemek gerekiyor... TÜSİAD; şiddetle karşı çıktığı erken seçim konusunda bile, bunu gündeme sokmaya çalışan kesimlere herhangi bir şey söylemiyor! Peki ne yapıyor? Baştan sona hükümeti eleştiriyor. Sanki hükümet erken seçim istiyormuş gibi!.. İşte bu noktada sormak lazımdır; Türkiye'de laiklik tartışmalarını, acaba kim başlatmıştır? Hükümet mi?! Peki "Patronlar Kulübü" bu konuda sorumluluğu olanlara karşı niçin, hükümeti eleştirdiği kadar cesur davranmıyor? TÜSİAD bu kadar şikayetçi olduğu, piyasa dalgalanmalarının içerdeki sebeplerini; daha rasyonel biçimde inceler ve ona göre değerlendirmelerde ve eleştirilerde bulunursa; inandırıcılık noktasında puan kazanır. Ama nedense öyle yapmıyor. Daha önce Merkez Bankası Başkanının seçiminde, kendilerinin teklif ettiği Süreyya Serdengeçti'yi tercih etmeyen hükümete karşı, TÜSİAD yine bürokrasi ile ilgili telkin ve eleştirilere devam etti. "Yıpranan" ve "yıpratanlar"ı değiştirmemesinden ötürü, çok sert, hatta ölçüyü zorlayan ifadeler kullanıldı. İşte burada Patronlar Kulübü'nün subjektif yaklaşımı bir kere daha tezahür ediyor!.. Bu yüzden de eleştirilerdeki doğru kısımlar da gölgeleniyor. Ülkemizde ne yazık ki, bazı siyasi ve fikri mülahazalar; çoğu kere testiyi kıranla dolduranın ayırt edilmesine mani oluyor. İyi işler yapıp ülkeye katkıda bulunanların, hakkını teslim etmek bir yana; hiçbir şey yapmayıp, tam tersine tekere çomak sokanların yerine muaheze edilmesi gibi bir garipliklere şahit oluyoruz! Bazıları daima haklı mıdır? Türkiye'de birileri sürekli gerginlik çıkarıp, memlekete zarar verirken; bazıları bu duruma karşı çıkmak yerine, neredeyse o birilerine ödül verecek gibi duruyor. Yani bazılarının ne yaparsa yapsın, hep haklı görülmesi gibi acayip bir tablo söz konusu!.. Türkiye'de işler gayet iyi giderken, birdenbire sanki "düğmeye basılmış gibi" peş peşe tuhaf olaylar cereyan etmeye başladı. Bu olayların maksat ve hedefi de gayet açık. Öncelikle hükümeti yıpratmaya yönelik olduğunda şüphe yok. Ama garabete bakınız ki, bu olaylardan da hükümet sorumlu tutulmaya kalkışılıyor! Danıştay'a yapılan menfur saldırı sonrasında yaşananları hatırlayınız... Akıllara ziyan bir başka durum da; Türkiye'yi karıştırmak isteyen çetelerin yakalanmasının bazılarının hoşuna gitmemesi!.. Bu konuda merkez medya; evlere şenlik yayın politikasıyla, âdeta öncülük yapıyor. Eştikçe fışkıran çeteler ve onlarla birlikte ele geçirilen müthiş cephanelikleri, nedense bazıları önemsiz bir şey gibi göstermeye yelteniyor. Herhalde onlara göre C-4 patlayıcılar, ordu malı el bombaları filan hep çocuk oyuncağı!.. Bu konuda merkez medyanın saçma sapan tezlerine karşı, aklı başında yayınların yapılması bile hazmedilemiyor. İsminin başında Prof. titri de bulunan bir yazar; kendi tezlerine karşı antitezlerin güçlenmesini, demokrasinin güçlenmesi değil de; cumhuriyetin zayıflaması olarak nitelendirmeye çalışıyor. Neyse... bunları çok da fazla ciddiye almamak gerekiyor galiba. Ümit verici olan husus şu; Başbakan Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi, Türkiye'de istikrarı bozmanın eskisi kadar kolay olmadığını görüyoruz. Bu noktada halkın bilinçli tavrı çok ama çok önemli...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.